Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Anayasa'da değişiklikler yapıldı. Bununla ilgili uyum yasaları da çıkarıldı. Şimdi uygulamaya bakmak lazım...
Meclis'in "mini demokrasi paketi"ni - revizyona tabi tutulan şekli ile - onaylamasından sonra, AB'nin takındığı tavır özetle böyle...
Avrupalılar Meclis'in son performansını olumlu karşılıyorlar. Son iki hafta, "mini" paket konusunda ülkede kopan "mega" tartışmalar AB çevrelerinde reform hedefinden uzaklaşılabileceği kaygısını yaratmıştı. Bir diplomatın deyişi ile, eğer uyum yasaları beklendiği gibi (yani düzeltilmiş hali ile) çıkmasaydı, bu Türkiye - AB ilişkilerinde sıkıntı yaratacaktı. Neyse ki, son dakikada (çoğu zaman böyle oluyor zaten) Meclis doğrusunu yaptı ve böyle bir olumsuzluk da önlendi...
* * *
AB ile uyum sağlamaya yönelik yasal değişikliklerin önemli bir kısmı böylece gerçekleştirilmiş oluyor.
Bu, Avrupalı diplomatlar tarafından ileri bir adım sayılıyor. Yani, Türkiye'yi AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlama noktasına yaklaştıracak olan bir adım...
Şimdi üzerinde durulan nokta, Türkiye'nin bu "reformları" uygulamada ne kadar bilinçli ve kararlı davranacağıdır. Daha açık bir ifade ile, yeni yasa maddeleri ile beraber, yeni bir zihniyet ve dolayısı ile yeni bir uygulama başlayacak mı?
Türkiye'yi iyi bilen deneyimli bir diplomatın deyişi ile, örneğin yasanın bir maddesinde "olasılık" yerine "tehlike" sözcüğünün yer almasının, mahkemelerdeki "uygulama"ya da yansıması gerekiyor. Yani yargıçlar, "değişikliğin ruhu"na nüfuz etmek durumundadır.
Yasa değişikliğinde esas amacın Türk hukuk sisteminin AB'nin standartları ile uyum sağlaması olduğu unutulmamalıdır. Bundan sonra, Türkiye'de Avrupa'da bu bağlamda alınan kararlar (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları gibi) daha yakından izlenmelidir...
* * *
TÜRKİYE'de sık sık tekrarlanan bir söz de, siyasal ve ekonomik reformların şu veya bu uluslararası kuruluş böyle istiyor diye değil, daha iyi yaşam koşullarına layık olan Türk halkı bunu içtenlikle arzuladığı için gerçekleştirilmesi gerektiğidir.
Nitekim, "mini reform paketi" üzerindeki tartışmalar sırasında halkın çeşitli kesimlerinin gösterdiği tepki, bu arzunun ne kadar güçlü olduğunu ortaya koydu. Bu gerçekle "uyum" sağlamakta güçlük çeken çevreler, umarız bu mesajı iyi algılamışlardır...
Son tartışmalar sırasında 159. ve 312. maddeyi eski şekli ile savunanların ortaya attığı argümanlardan biri de şuydu: AB ülkelerinde de böyle yasalar var... "Onlarda varsa bizde de haydi haydi olur" gibi bir düşüncenin ürünü olan bu iddia doğru değil. Bunu Avrupalı hukukçular (ve bu konuyu iyi incelemiş olan Türk hukukçular) da açıkça söylüyorlar. (Avrupa Şartı'nın "babası" sayılan Fransız hukukçu Prof. Guy Braibant'ın dünkü "Milliyet"te çıkan demecinde söylediği gibi)...
AB ülkelerinde elbet kamu düzenini korumaya yönelik bazı yasalar vardır. Ancak o yasalar temel insan haklarını ve ifade özgürlüğünü kısıtlamıyor; ayrıca ağır hapis cezaları da öngörmüyor. Eğer "onlar"da olanlar "esas kabul ediliyorsa, bu yasaların lafzı kadar, ruhu ve de uygulaması örnek alınmalıdır.