Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un iki günlük Kıbrıs ziyaretinde söyledikleri arasında en anlamlı cümlesi şu oldu: “Geleceğiniz sizin elinizde”...
“Çözüm zamanı”nın geldiği, “Çözüm için bir fırsat” bulunduğu, “çözüm için cesaret ve vizyon” gerektiği gibi sözleri arasında Ban Ki-mun’un bu ifadesi, Kıbrıs’taki müzakere sürecinin sorumluluğunu iki tarafın liderlerine bıraktığını, BM’nin bu işe şimdikinden daha fazla müdahale etmek niyetinde olmadığını göstermiş oldu.
Nitekim Genel Sekreter taraflara yeni bir plan veya öneri getirmedi. Zaten hiçbir zaman “Annan Planı” gibi bir “Ban Planı” söz konusu olmadı... Bu ziyarette müzakerelerin ne zaman, hangi konularda devam edeceği konusunda da bir karar alınmadı.... Basın toplantısında ve ortak bildiride de, 17 aydır devam eden görüşme sürecine ilişkin herhangi yeni bir fikir veya mutabakat yer almadı...
BM’nin patronu adaya yaptığı bu ilk ziyaretinde, sadece tarafların çözüm arayışı çabalarını desteğini bildirdi, onlara bu çalışmalarını kararlılıkla sürdürmeleri için bol bol nasihatte bulundu...
Aslında Ban Ki-mun’un bu ziyaretinin amacı da bundan ibaretti. Yani Genel Sekreter bu vesileyle dünya teşkilatının bu meseleyle yakından ilgilendiği ve tarafların çözüm arayışını teşvik ettiği mesajını vermeği hedefliyordu. Kendi açısından (ve BM açısından) bu “misyon” başarılmış sayılır.

Türkiye istedi
Bu ziyaretten, bir buçuk yıldan beri devam eden müzakerelerde sağlanamayan somut bir sonucun çıkmasını beklemek safdillik olurdu.
Türk tarafı öteden beri BM liderinin Kıbrısı ziyaret etmesini açıkçası farklı nedenlerle istemiştir. Türkiye son haftalarda her vesileyle BM makamlarına ve Batılı yetkililere, dünya örgütünün Kıbrıs barış sürecinde daha aktif olarak bir varlık göstermesi gerektiği mesajını vermiştir.
Genel Sekreter Ban’ın adaya gidip bir gövde gösterisi yapmasında -özellikle İngiltere ve ABD’nin de katıldığı -bu diplomatik girişimlerin geniş payı vardır.
Ankara’nın ve Mehmet Ali Talat’ın kaplumbağa hızıyla ilerleyen Kıbrıs müzakere sürecine yeni bir ivme kazandırılmasını istemesinde, zaman faktörü önemli rol yonuyor. Önümüzdeki nisanda KKTC’de başkanlık seçimleri yapılacak. Talat’ın tekrar seçilmemesi olasılığı yüksek. Başbakan Derviş Eroğlu’nun bu koltuğa oturması halinde, bu sürecin aksaması, hatta kesilmesi ve sonuçta Türkiye’nin de zor duruma düşmesi tehlikesi var. Bu nedenle Türk tarafı müzakere sürecinin şu yakınlarda hissedilir bazı ilerlemeler kaydetmesini istiyor.
Bu açıdan bakıldığında, Ban Ki-mun’un Kıbrıs’ı ziyaretinin zamanlaması, Türk tarafının istediği gibi olmuştur. Genelde bu geziden somut bir sonuç çıkmamış da olsa...

Sembolik anlam
Aslında bu ziyaretin Türk tarafını tatmin eden başka yönleri de var...
Bunlardan biri Genel Sekreter’in, Lefkoşa’nın Türk kesimine geçip Talat’ı, Başkanlık Sarayı’nda ziyaret etmesidir. Gerçi bu, BM yetkililerinin belirttiği gibi, Talat’a Türk toplumunun lideri olarak yapılan bir ziyaret niteliğinde. Ama bu dahi, Rumları çileden çıkarmaya ve hatta bir kısım Rum yetkililerinin BM’nin resepsiyonunu boykot etmesine yol açtı.
Diğer ilginç bir nokta, Ban’ın yaptığı konuşmada iki lidere hitap ederken, sıfat kullanmadan “Yor Excellency” demekle yetinmesidir.
Bunlar ufak detaylar sayılabilir. Ama küçük adada bu tür olaylara büyük sembolik anlamlar yüklenir. Bu son olayda sevinen taraf ta Türkler oldu.