Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye’nin AB ile ilgili "umut barometresi"nde, bugünlerde hafif bir yükseliş var...
İlerleme Raporu’ndan sonra esen soğuk rüzgârların ardından, son yapılan bazı açıklamalar havayı bir nebze ısıtmış görünüyor. Bunun derecesi ise, bugün Brüksel’deki zirvenin bitiminde daha net anlaşılacak.
Bu hafta ibrenin Türkiye’nin beklentileri yönüne kaydığını gösteren birkaç belirti var.
- İngiltere aralık ayındaki Kopenhag zirvesinde Türkiye’yi tatmin edecek bir karar alınması lehinde tavrını ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Jack Straw, İngiltere’nin bu konuda Ankara’ya "en büyük desteği" vereceği sözünü verdi...
- Almanya’da Şansölye Gerhard Schröder sürpriz sayılan bir konuşma ile, Kopenhag’da Türkiye’ye tarih verilmesinden yana olduğunu söyledi ve dönem başkanı Danimarka Başbakanı Fogh Rasmussen’e bu yönde bir çağrıda bulundu. Schröder’in koalisyon ortağı Dışişleri Bakanı Josca Fischer de benzer bir beyanda bulundu...
- Brüksel’de bugünkü zirvenin sonuç belgesinin Türkiye ile ilgili paragrafından da cesaret verici bir sinyal çıkması bekleniyor. Bildirge taslağındaki ifadeler, Türkiye ile "müzakere sürecinin başlatılması noktasına yaklaşıldığına" işaret ediyor...
***
BAROMETRENİN yine doğru gitmesinde rol oynayan bir dizi neden var. Türk yetkililerinin ve sivil toplum kuruluşlarının yoğun temasları, bu nedenlerin başında geliyor. Almanya’da bunun yanı sıra Türk kökenli seçmenlerin etkinliği de Schröder - Fischer ikilisinin şimdi daha aktif olarak devreye girmesine yardımcı olmuştur. İngilizler gibi Almanlar da Türkiye’nin - hele dünya politikasındaki bu kritik dönemde - küstürülmesinin ters sonuçlar yaratacağının farkındadır. Onlar da - daha önce Ankara’ya yakınlık gösteren Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi - Kopenhag’dan Türkiye’yi cesaretlendirecek bir karar çıkması gerektiğini düşünüyorlar.
***
KOPENHAG zirvesine bir buçuk ay kaldı. Eğer bu zamanı iyi değerlendirebilirsek, AB içindeki bu ivmeyi güçlendirebiliriz. Bu da, bir yandan "ikna etme" çabalarının (karşılıklı ziyaretler, temaslar yolu ile) sürdürülmesi, diğer yandan da ülkede AB ölçütlerinin uygulamaya konduğunun gösterilmesi ile olur.
AB yetkililerinin dikkatlerinin Türkiye üzerinde toplandığı bir sırada AKP’nin ve ayrıca Alman vakıflarının kapatılması için harekete geçilmesinin, oluşturulmaya çalışılan olumlu havaya ters düştüğünü belirtmeye gerek yok. Dün Brüksel, Berlin ve diğer başkentlerde Türkiye ile yakından ilgilenen çevreler bu haberler karşısında şaşırmış ve memnuniyetsizliklerini dile getirmiştir.
Buna karşılık Türkiye’de adalet sisteminin bağımsız olduğu, yargıçların, savcıların mevcut yasaların gereklerini yerine getirdiği gibi bir argüman öne sürülebilir. Ama bu tür uygulamalar, Avrupalıların "frekansı"na uymuyor. Ayrıca AB içinde Türkiye’ye kapılarını açmak isteyenleri zor duruma düşürüyor. Nitekim dün bir Avrupalı diplomat şöyle diyordu: "Konunun yasal yönü bir tarafa, zamanlama olarak bu yapılan bir gaftır. Şurada seçimlere neredeyse bir hafta, Kopenhag zirvesine de altı hafta kaldı"... Diplomat sözünü tamamlamadı, ama "şimdi bunun sırası mı idi" der gibi idi...
***
ANKARA, Kopenhag’dan mutlaka bir "tarih" çıkmasında ısrar ediyor. Her ne kadar son günlerde barometre iyiye doğru gidiyorsa da aralık ayındaki zirveden böyle kesin bir ifade çıkıp çıkmayacağı henüz belli değil. Hatta çıkması olasılığı - hele parti ve vakıf kapatmak, gazete toplatmak gibi olumsuzluklar cereyan ederken - hâlâ zayıf.
Barometredeki yükselişi buna göre değerlendirmek lazım...