Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugünlerde Suriye’deki olaylar -özellikle şimdi Kürt boyutu ile- zihinleri o kadar meşgul ediyor ki, başka konulara pek sıra gelmiyor.
Başbakan Erdoğan ile “Kanal 24”ün yaptığı röportajın büyük kısmı da haliyle Suriye’deki yeni durum üzerinde odaklanmıştı. Başbakan’ın özellikle Kuzey Suriye’deki Kürt oluşumu ile ilgili söyledikleri, gazetelerde manşet oldu ve Türkiye’de yeni hararetli tartışmalar başlattı.
Ancak aynı programda Erdoğan’ın AB konusundaki soruları yanıtlarken söyledikleri, gözden kaçtı. Gazetecilik açısından bu normal. Suriye alevler içindeyken ve bu ateş Türk sınırına dayanırken, aslında Türk kamuoyunun gündeminden düşmüş olan ve artık heyecan yaratmayan AB ile ilişkiler konusu ile kim ilgilenir ki?..
Ancak Başbakan’ın AB konusunda söyledikleri, şaka yolu ile de olsa, ciddiye alınmaya değer.
Başbakan bu bölümün başında, AB’nin Türkiye’ye karşı tutumuna karşı duyduğu düş kırıklığını ve öfkeyi ifade etti, açıkça isim vererek Sarkozy ve Merkel’in “baltalayıcı” rolünü kınadı ve bu işin nereye varabileceğini anlatmak için taze bir anısını şu sözlerle aktardı: “Geçenlerde Rusya seyahatinde Putin’e şöyle bir latife yaptım. Dedim ki, zaman zaman bize takılıyorsun, AB’de ne işiniz var diyorsun. O zaman ben de size takılayım: Hadi gelin bizi Şanghay Beşlisi’ne dahil edin, biz de AB’yi gözden çıkaralım”...
Başbakan bu “şaka”yı şu ciddi uyarı ile tamamladı: “Ben mesajı devamlı olarak veriyorum onlara (AB’ye). Başka arayışlara bizi götüreceksiniz, diyorum”...

Şanghay hayali
Her şakanın altında bir hakikat payı yatar derler. Başbakan’ın naklettiği “latife” de bir gerçeği ve de ciddi bir uyarıyı yansıtıyor.
Türkiye’nin AB üyeliği umutları buharlaşmış durumda. Müzakere süreci tamamen tıkandı. Hele şimdi Kıbrıs Rus Başkanlığı döneminde en ufak bir ilerleme beklenmiyor. Üstelik AB halen bir ekonomik ve sosyal çöküntü içinde, kendi derdine düşmüş... Türkiye ise hızla gelişiyor, önemli bir aktör oluyor. Türk kamuoyu da giderek AB’den başka alternatiflerin bulunduğuna inanıyor.
Erdoğan Putin’e şaka kabilinden “Şanghay Beşlisi”nin Türkiye’yi üye olarak kabul ederse, AB’yi göz ardı edebileceğini söylerken, Ankara’nın “alternatifsiz” olmadığı inancını da yansıtmış oldu.
Türkiye konumu itibariyle farklı seçeneklere sahip olan bir ülkedir. Nitekim Türkiye Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nden İslam Konferansı Örgütü’ne kadar birçok uluslararası kuruluşların aktif üyesidir. Şanghay grubu ile de bir “diyalog ortaklığı” kurmuştur.
Ancak Türk diplomasisi çeşitli örgütlerle bağlar kurarken, bunların hiçbirini AB’ye alternatif olarak görmemiştir. “Şanghay Beşlisi” de buna dahil...

AB gerçeği
Şanghay İşbirliği Örgütü adı verilen “Şanghay Beşlisi” halen 6 ülkeden oluşuyor: Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan...
Amacı üye ülkeler arasında enerjiden ticarete, terörle mücadeleden güvenliğe kadar çeşitli alanlarda sıkı işbirliği kurmaktır. Çin ve Rusya bu topluluğu, Asya’da ABD etkinliğine karşı bir blok olarak görüyorlar.
Türkiye açısından tabii ki Şanghay grubunun AB’nin yerini tutacak tarafı yok. Ekonomik bakımdan (ticaret, yatırım, teknoloji, vs) Şanghay topluluğunun AB’nin muadili olması imkânsız. Kaldı ki AB’nin Türkiye için çok ayrı bir anlamı var: AB üyeliği bir çağdaşlaşma projesidir. Bunun içinde demokrasi gibi değerler önemli bir yer tutmaktadır.
Hasılı Türkiye’nin -bütün engellere ve sıkıntılara rağmen- AB’den vazgeçmemesi için pek çok neden var.
Bu temel vizyonu “Şanghay Beşlisi” üyeliği karşılığında göz ardı etmek, ancak bir “latife” konusu olabilir.