Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Fikret Bila'nın "Milliyet"te, Sedat Ergin'in de "Hürriyet"te açıkladıkları Irak ile ilgili belgeler, Türk siyasi çevrelerinde ve basınında Türkiye'nin savaşa katılmamasının sonuçları konusunda ilginç tartışmalara yol açtı.
İlk bakışta bu belgelerin ortaya koyduğu gerçek ABD ile sıkı pazarlıklar sonunda varılan ve Ankara'nın bazı önemli şartlarını içeren Meclis'in hükümet tezkeresini kılpayı ile reddetmesi nedeni ile, rafa kalkmış olduğudur.
Bu belgelere göre eğer varılan mutabakat yaşama geçirilseydi, Türk askeri Kuzey Irak'a girecek, belli başlı noktaları kontrol altında tutacak, Kürt Peşmergelerinin savaş bittikten sonra silahsızlanmasını sağlayacak, Barzani ve Talabani'nin bölgede hakimiyet kurmalarına meydan bırakmayacak ve PKK militanlarını saf dışı edebilecekti...
***
Gerçekten bunlar olacak mıydı? Diğer bir deyişle, eğer o zaman Başbakan olan Abdullah Gül - ve de AKP lideri Tayyip Erdoğan - ABD ile varılan mutabakatın ışığında Meclis'e sunulan tezkereyi layıkı ile savunsaydı. Bütün bu avantajlar sağlanabilecek miydi?
Şimdi "belgeler" konusunda açılan tartışmalarda bu konuda olumsuz bir tutum alanların öne sürdüğü argümanlardan biri şu: Bu "belgeler" kesinleşmemiş bir "mutabakat zaptı" ile ilgili. ABD'nin bu taslağı aynen onaylayıp uygulayacağı belli değildi...
Aslında tezkere Meclis'e sevk edildiğinde, mutabakat metni artık son şeklini almıştı. Meclis onayını verseydi, mutabakat Türkiye gibi, ABD'yi de bağlayacaktı...
***
Bir başka argüman da, Türkiye'nin Kuzey Irak'a asker göndermesi halinde, ABD'nin yanında "işgalci" olarak görüneceği ve belki de Kürtlerin direnişi ile karşılaşıp çatışmaya girmek zorunda kalabileceği idi.
Kuzey Irak'ta bazı Kürtlerin Türkiye'yi işgalci olarak nitelendirmesi mümkün. Ama onların Irak savaşının başında Mehmetçikle çatışabileceği çok şüpheli. Kaldı ki o dönemde Kürt liderlerinden de bir itiraz gelmiyordu.
"Türkiye ABD ile harekata katılsaydı, 'meşruiyeti' olmayan bir savaşa katılmış olacak, bunu AB'de savunamayacaktı" şeklindeki argümana gelince: Eğer dış politika hedeflerinde ve uygulamalarında tek belirleyici faktörün "yasallık" olduğu düşünülüyorsa bu görüşe itibar edilebilir. O zaman bu uğurda temel bazı çıkarlar da gözardı edilebilir...
AB konusunda ise, Irak operasyonunun bu birliği böldüğü, Fransa ve Almanya'nın aleyhte tavır almasına karşılık İngiltere ve diğer bazı üye ülkelerin de Irak'a asker gönderdiklerini anımsamak lazım...
***
Kuşkusuz Türkiye baştan Irak harekatına katılma kararını alsaydı, kendi açısından bugünkü durum farklı olacaktı. Oysa bugün asker gönderme konusunda karşılaştığı durum, belki de o zamankinden daha zor. Şimdi daha az avantaj sağlamak ve daha çok risk almak söz konusu...
Eğer Türk askeri gönderilecekse, bu kez Kuzey Irak'ta değil, başka bölgelerde - ilk mutabakattaki şartlardan farklı bir statüde - görev yapacak. Gerçi bu şekilde gene ABD ile bir "partnerlik" oluşturulacak ve Türkiye gene söz sahibi olabilecek. (Dışında kalırsa bu da mümkün değil)... Ama Türkiye için esas önemli olan husus, PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığına son verilmesidir ki, şimdi bunun gerçekleşmesi ABD'nin tavrına bağlı.
Bush yönetimi bu konuda açık ve kararlı davranmazsa, sadece Meclis'in değil, hükümetin de asker gönderme yönünde karar alması bu kez de imkansızlaşır...