Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkçeye "kısıtlamalar", "istisnalar" veya "ayrıcalıklar" diye çevrilen "derogasyonlar" konusu, aslında Türk tarafının, yeni müzakere sürecinde, "olmazsa olmaz" diye tanımladığı ön şartların başına geçmiş bulunuyor.Konunun sadece "ikili" veya "dörtlü" çerçevede kalmayışı, bunun bir "AB boyutu"nun bulunmasından kaynaklanıyor. Diğer bir deyişle, bu mesele, Türk ve Rum tarafının yalnız kendi aralarında değil, AB ile de müzakere etmesini gerektiriyor.***"DEROGASYON" denen teknik konunun basit bir ifade ile izahı şöyledir: ABnin kendi felsefesine ve amaçlarına uygun bir hukuk düzeni var. Bunun temel öğelerinden biri de, kendi bünyesi içinde, dolaşım, yerleşme, mal - mülk alma, iş tutma serbestisidir.AB, 1 Mayısta kendi saflarına katılacak 10 yeni üye ile müzakereleri sırasında bu ülkelerin özel şartlarını dikkate almış, onlara tanıdığı istisnaları geçici bir süre için, kendi hukuk sisteminin içine almıştır. On beş ülkenin parlamentoları, her yeni üyenin "katılım belgesi"ni, içerdiği "derogasyonlar" ile birlikte onaylamıştır.Kıbrıs konusunda eğer geçen yılın başlarında müzakereler yapılsaydı ve anlaşmaya varılsaydı, Türk tarafının talep ettiği "ayrıcalıklar", Kıbrıs Cumhuriyetinin katılım belgesine dahil olacak ve meclislerin onayından geçip mesele kapanacaktı. Ancak o zaman Denktaş yönetiminin müzakereye oturmayı reddetmesi karşısında, AB bu tür "derogasyonlar"ı içermeyen bir belgeyi onayladı.Dolayısı ile, şimdi Türk tarafının "olmazsa olmaz" kategorisine dahil ettiği istisnalar, ABnin temel hukukunda (veya "birincil yasaları"nda) yer almıyor...***TÜRK tarafını kaygılandıran bir durum bu... Çünkü farz edelim ki, anlaşma oldu, Kıbrıs Kuzeyi ile ve Güneyi ile ABye girdi. Eğer "bu derogasyonlar" AB hukuk sistemi içine alınmazsa, bu örneğin Rumların Güneyden Kuzeye akın etme, mal - mülk alma ve yerleşme hakkını geniş şekilde talep etmelerine yol açabilir. Bunun Türk kesiminin kimliğini bozması, Türklerle Rumlar arasında çıkar çatışmalarının çıkması sonucunu yaratmasından korkuluyor. Bu nedenle Türk tarafı, bu konudaki kısıtlamaların, mutlaka AB hukuk sistemine dahil edilmesini istiyor.Rum - Yunan tarafının buna itiraz etmesi normal. Ama buna AB de karşı. Çünkü kendi hukuk düzeni ile çelişiyor. Eğer bu "derogasyonlar" "geçici" bir süre için ise, mesele yok. Ama Türk tarafı bunun "kalıcı" olmasında ısrar ediyor.Bu anlaşmazlık Brükselde halledilebilecek mi? Doğrusu, ABnin ilelebet yürürlükte kalacak derogasyonlara "evet" demesi olanaksız. Belki uzunca "geçici" bir süre (15 - 20 yıl gibi) kabul edilebilir.Brükselde bu tür pazarlıklar daima yapılmış ve çoğu zaman sonuç vermiştir. Bu kez de bir formül bulunabilir. Bulunması da herkesin yararına olur... skohen@milliyet.com.tr KIBRIS sorunu dün İsviçreden Brüksele taşındı... Önceki gün Bürgenstockta başlaması gereken, fakat çıkan anlaşmazlık nedeni ile ancak bu akşam gerçekleşmesi beklenen "dörtlü" görüşmelerin en kritik konusu sayılan "derogasyonlar" meselesi, AB zirvesinin gündemine oturdu. On beş üye ülkenin liderleri - ve Komisyon yetkilileri - şimdi bu çetrefil sorunu çözmeye uğraşıyor...