Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ortadoğu’daki sıcak olaylar arasında, Kıbrıs sorunu adeta unutuldu gitti. Bunu yadırgamamak lazım, çünkü Kıbrıs’ta sorunun çözümü bağlamında yeni bir şey yok. İki yıl önce başlayan “doğrudan müzakereler” hâlâ devam ediyor; ama bu da o kadar rutin bir hal aldı ki, artık bırakın Türkiye’de, Kıbrıs’ın iki kesiminde bile bu görüşmeler medyaya pek yansımıyor.
Peki, bu süreç böyle sonsuza kadar mı devam edecek? Tarafların “artık buraya kadar” deyip masadan kalkması ihtimali var mı? Kıbrıs Rum kesiminde mayısta, Türkiye’de haziranda yapılacak genel seçimler nedeniyle görüşmelere ara verilecek mi?
Geçen hafta sonu, Uluslararası Kriz Grubu (ICG) yöneticilerinin İstanbul’da yaptığı bir toplantıya katılan Kıbrıs Rum Baş Müzakerecisi Yorgo Yakovu ile son gelişmeleri konuşmak fırsatını bulduk.
Hemen belirtelim ki, eski Dışişleri Bakanı olan Yakovu’nun böyle bir toplantı için de olsa Türkiye’ye gelmiş olması önemli bir olay. Bu kendisine İstanbul’da yabancıların yanı sına Türklerle de görüşmek fırsatını sağladı.
Aslında Türklerle (Türkiyelileri kastediyoruz) Kıbrıslı Rumların gayriresmi bir ortamda da olsa bir araya gelip görüş alışverişinde bulunmasında yarar vardır.

Ümit var mı?
Yakovu’nun anlattıklarına bakılırsa, şimdiye kadar müzakerelerde hiç ilerleme olmadı demek ve umudu kesmek doğru değil. Evet, bazı önemli parametreler üzerinde varılan mutabakatın dışında, halledilmesi gereken anlaşmazlıklar var. Ama iki taraf da masadan kalkmayı düşünmüyor. Hatta seçimler nedeniyle daha uzun bir ara vermek söz konusu değil.
Yakovu bu tempo ile müzakere sürecinin yılsonuna kadar bir sonuç verebileceğini umuyor. Bu iyimserliği neye dayanıyor bilemiyoruz; ama değerlendirmesini böyle bir zaman limiti içinde yapması anlamlı. Bütün mesele yılsonuna kadar müzakerelerden sonuç alınamadığı takdirde ne olacağıdır.
Şimdiye kadar yapılan çeşitli müzakerelerde Türkler masadan kalkan taraf olmamaya özen gösterdiler. Ankara da, Kıbrıs Türk liderliği de böyle bir hareketin ağır siyasi maliyetinin bilincinde. Bu kez Rum tarafı da aynı duyarlılıkla hareket ediyor. Ama Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin sabrının tükenmek üzere olduğuna dair işaretler vermekten de geri kalmıyor. Son olarak İngiltere ziyaretinde de tekrarladı: Müzakereler sonsuza kadar devam edemez...
Ama özellikle yabancı diplomatik çevrelerde dolaşan söylentilere göre, Türkiye’deki seçimlerden sonra, müzakere sürecine ivme kazandıracak bazı adımların atılması, bu arada limanların açılmasını içeren bazı karşılıklı jestlerin yapılması bekleniyor.
Açıkçası müzakere sürecinin hep eski pozisyonlarla, aynı minval üzerinden gitmesi ile bir sonuca ulaşmak mümkün değil. Bundan böyle tarafların daha cesur adımlar atması gerekecek.

Çözüm yolu
Uluslararası Kriz Grubu geçen ay Kıbrıs’la ilgili yayınladığı bir raporda müzakerelerin daha verimli olmasına katkıda bulunacak bir dizi tavsiyede bulundu.
Raporda meselenin özünde güven eksikliğinin olduğu dikkate alınarak, güven ortamı yaratacak başlıca şu öneriler sunuluyor: Türkiye’nin Rumlara limanları açması, Rumların Mağosa’da direkt ticaretin yapılmasına, Ercan havaalanının kullanılmasına izin vermesi ve AB’de Türkiye ile müzakerelere koyduğu engelleri kaldırması, Türk tarafının da Maraş’taki gayrimenkulleri Rumlara iade etmesi...
Rapor, şimdiki statükonun devam etmesinin Türkiye, Kıbrıs Türkleri ve Rumları, Yunanistan ve AB için yarattığı sakıncaları sayıyor ve atılacak bazı cesur adımların, çözüm yolunu açacağını belirtiyor.
Acaba seçimlerden sonra böyle yeni adımlarla, bir türlü bitmeyen müzakerelerde bir hareketlenme görebilecek miyiz?