Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu görüşü ilk öne süren İngiltere Başbakanı Blair oldu. Ardından ABD'de son seçimleri kazanan bazı ünlü Demokratlar bu yönde tavır aldılar.ABD ve İngiltere yöneticileri, bu konuda fikir egzersizi yaparken Suriye ve İran'dan ilginç diplomatik ataklar geldi.Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim Bağdat'a gidip Iraklı meslektaşı Hoşyer Zebari ile, 1982'den beri kesik olan ilişkileri yeniden kurdu. Suriye bu vesileyle Irak'ta iç çatışmaların son bulmasına yardımcı olacağı sözünü de verdi...İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad Irak'ta istikrarın kurulması amacıyla Irak, Suriye ve İran arasında üçlü bir zirve önerdi. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani Tahran'a daveti hemen kabul etti. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın ise (hele Lübnanlı politikacı Piyer Cemayel'in öldürülmesinden sonra) bu toplantıya katılıp katılmayacağı henüz belli değil.Ama önemli olan şu: İran ve Suriye, ABD ve İngiltere daha davranmadan, Irak konusunda inisiyatiflerini kullanarak harekete geçtiler. GEÇEN hafta Washington ve Londra'da Irak'taki şiddete ve kaosa nasıl son verilebileceği tartışmalarında şöyle bir fikir ortaya atılmıştı: İran ve Suriye ile diyalog kurulsun ve onların devreye girmesi sağlansın... Bu inisiyatiften bir sonuç alınır mı, ayrı bir mesele. İran ve Suriye'nin, ABD ve İngiltere ile doğru dürüst bir diyalog kurmadan Irak'ta barışın kurulmasını -ve hele işgalin sona ermesini- sağlamaları imkânsız. Gene de iki komşu ülkenin bazı pratik katkıları olabilir.Ancak özellikle İran'ın devreye girmesinin amacı, öncelikle kendini bir bölgesel güç olarak ortaya atmak ve nüfuzunu artırmaktır.Şimdilik Lübnan'daki durum ve kendisine yöneltilen suçlamalar nedeniyle Suriye'nin eli bir hayli zayıflamış görünüyor. Yani Beşar Esad şu sırada Irak konusunda önemli bir oyuncu değil. Cemayel suikastı sonunda Lübnan'da esen fırtınanın Suriye'yi de etkisi altına alması karşısında Esad'ın Irak meselesiyle uğraşacak hali yok.Ama bölgede bu olanlar İran'ın kendi inisiyatifini sürdürmesine ve Irak'la daha yakından meşgul olmasına engel değil. İran'ın hesabı... Bu gelişmeler karşısında Türkiye'de çok kişinin aklına "Biz ne yapıyoruz?" veya "Biz neden bu inisiyatifi İran'a kaptırdık?" sorusu geliyor tabii.Washington ve Londra'da İran ve Suriye'nin devreye sokulması, hatta daha geniş bir bölgesel konferansın düzenlenmesi fikri tartışılırken, Türk diplomasisi harekete geçebilirdi. Ama, anlaşılan Ankara'da fikir henüz olgunlaşmadan öne çıkmanın yararlı olmayacağı düşünüldü. Herhalde İran'ın da kendi başına bir çıkış yapacağı ve hele "komşular arası zirve" fikrini Türkiye ile paylaşmayacağı tahmin edilmedi...Aslında Türkiye, komşular konferansının (gerçekten bölgesel anlamda) fikir babasıdır. Şimdiye kadar bu çerçevede bir dizi toplantı yapıldı. Daha önemlisi, Türkiye, İran ve Suriye nezdinde daha önce birçok girişimde bulundu. Hatta kabul etmeli ki, bu inisiyatifleri zaman zaman, hem dışarıdan (ABD dahil) hem içeriden çok eleştiriye uğradı. Ne gariptir ki şimdi böyle açılımlarda yarar görenler bizzat Batılılar!..Türkiye ayrıca Irak'la da, diğer komşularından çok daha önce ve daha etkili biçimde, temas ve işbirliği içine girdi. Ancak şu da bir gerçek ki, İran'ın "yekten" yaptığını Türkiye yapamadı: Ahmedinecad Irak Cumhurbaşkanı Talabani'yi Tahran'a davet etmekte sakınca görmedi. Çankaya'da ise bu konudaki tereddütler devam ediyor... skohen@milliyet.com.tr Türkiye haklı çıktı ama...