Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mülteci kriziyle ilgili son görüntüler bir kez daha yürekleri parçaladı.
Yunanistan’dan Makedonya’ya geçmek isteyen göçmenler, tel örgüleri yıkmaya kalkışınca Makedon güvenlik güçleri tarafından “gazlandılar”... Fransa’da Calais bölgesinden İngiltere’ye geçmeyi ümit eden mülteciler şimdilik oturdukları “çadırkent”ten uzaklaştırılacaklarını öğrenince ayaklandılar ve polisle çatıştılar...
Bu görüntüler, çoğu Suriyeli olan sığınmacıların yaşadığı dramla ilgili tablonun sadece bir parçası. Ege’de ve Akdeniz’de hafta geçmiyor ki göçmen dolusu tekneler batmasın, çoluk çocuk can vermesin...
Buna rağmen Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya göç dalgası devam ediyor. Hatta Türkiye’nin “misafir” saydığı mültecilerin bir kısmı da Almanya, İsveç gibi ülkelere yerleşmek hayaliyle yollara düşüyorlar...
Avrupa bu göç hareketine hâlâ hazır değil. Geçen yıl bir milyon mülteciyi kabul eden ve hâlâ kapılarını açık tutan Almanya dışında, AB ülkelerinin çoğu sınırlarını tel örgüler ve duvarlarla kapalı tutuyor.
Geçiş bile yasak
Büyük göç akınının güzergâhı üzerindeki ülkeler (Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Macaristan, Avusturya) göçmenlere geçiş imkânını dahi vermiyor.
Balkan ülkelerinin kapılarını kapalı tutması Yunanistan’ı zor duruma düşürüyor. Çoğu Ege’den bu ülkeye gelenler, son Makedonya örneğinde olduğu gibi, sınırı geçemeyince, oldukları yerde kalıyor. Ekonomisi zaten çöken Yunanistan çaresiz kalıyor.
Bu durum karşısında herkes kendisini haklı göstermeye yönelik argümanlar öne sürüyor. Açıkçası, kimse Türkiye’nin yaptığı gibi, “Biz bunları barındırırız, ekmeğimizi de onlarla paylaşırız” zihniyetiyle hareket etmiyor. Bu farklılığı da bir gerçek olarak kabul etmekten başka çare yok...
Hani ortak eylem?
Şimdiye kadar AB kolektif bir çözüm için bir türlü harekete geçemedi. Doğrusu, Balkan ve Orta Avrupa ülkelerinin davranışları bu konuda fazla umut vermiyor.
Haftaya (7 Mart’ta) Brüksel’de Türkiye’nin katılımıyla yapılacak zirvede mesele gene tartışılacak, planlanan “eylem”in nasıl hayata geçirileceği kararlaştırılacak. Yeter ki bundan bu kez pratik bir sonuç çıksın...
Meselenin temelinde, sık sık söylendiği gibi, Suriye krizinin nedenleri yatıyor. Yani Suriye sorunu halledilmeden göç de durmaz deniyor. Doğru; ama Suriye’de siyasi çözüm ve barış (geçici ateşkese rağmen) hiç de yakın görünmüyor.
Kaldı ki Suriye dışında başka birçok ülkeden (Irak, Afganistan, Pakistan, vs) göçler durmuyor ve yakında duracağa da benzemiyor...