Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Artık askeri alanda bile sır diye bir şey kalmıyor... İşte son örneği: ABD Savunma Bakanlığı halen Amerika’nın elinde tam 5.113 nükleer başlık bulunduğunu açıkladı.
Obama yönetimi, askeri sırlarla ilgili eski bir tabuyu yıkarken, ABD’nin nükleer silahsızlanmaya verdiği önemi göstermeyi amaçlıyor.
Nitekim Pentagon çevreleri bu alanda nereden nereye gelindiğini anlatırken, Soğuk Savaş döneminde ABD’nin elinde 31.000 atom bombası bulunduğunu anımsatıyorlar.
30 binden 5 bine düşüş, büyük bir gelişme. Ne var ki, ikinci Dünya Savaşı’nda Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan iki adet atom bombasının Japonya’yı ne hale getirdiği hatırlanınca, 5 bin küsur bombanın varlığı gerçekten çok ürkütücü oluyor.
Kaldı ki, nükleer silahlara sahip olan sadece ABD değil. Tahminlere göre Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin ile birlikte (onlar hiç “sır” vermiyorlar) “Beş Büyükler”in elinde halen 31 atom silahı var!
“Beş Büyükler”in dışında atom bombasına sahip başka ülkeler de mevcut: Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail...

“Sıfır silah” vizyonu
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun geçen gün bir konuşmasında bu kadar ülkenin bu kadar nükleer silaha sahip olmasının insanlık için büyük bir tehdit olduğunu söylüyor ve “Bu tehdidin ortadan kalkması için daha ne kadar bekleyeceğiz?” diye soruyordu.
Başkan Obama da geçen yıl “nükleer silahsız bir dünya” vizyonunu dile getirmişti. Ama bütün iyi niyet beyanlarına rağmen, gerçek şu ki, dünya hâlâ bu hedeften çok uzak...
Soğuk Savaş yıllarında büyük devletler veya iki blok nükleer güçlerini bir “caydırıcılık” aracı olarak kullanmışlardı. Gerçekten bu “dehşet dengesi” sayesinde, ne Amerikalılar, ne Sovyetler- ne de diğerleri- bir nükleer savaşa girmeye yeltenmiştir. Bugün ise büyük devletler arasında eski düşmanlık ve gerginlik yok. Buna rağmen ellerinde hala gereğinden kat kat fazla atom silahı bulunuyor.
Nükleer silah sahibi öteki devletlerin durumu farklı. Hindistan ile Pakistan özellikle Keşmir meselesi yüzünden birbirleriyle kavgalı... İki taraf da nükleer silahlanmayı sürdürmeye kararlı.
Kuzey Kore ise “atom kulübü”ne daha yeni dahil oldu. Gizlice geliştirdiği nükleer güç sayesinde Güney Kore’ye ve onun hamisi ABD’ye açıkça meydan okuyor ve hiçbir uluslararası denetime razı olmuyor.
İsrail’e gelince, o nükleer silaha sahip olduğunu ”resmen” kabul etmiyor; ama bütün dünya bundan emin. İsrail bu gücü yıllar önce, kendisini Arap ülkelerine karşı korumak gerekçesiyle geliştirdi. Şimdi özellikle İran’ın da nükleer çabaları karşısında, elindeki atom silahlarından vazgeçmesi söz konusu değil.

Yeni tehlike
Bu tabloya bakınca görünen o ki, ABD ve Rusya atom stoklarını yavaş yavaş eritmek konusunda istekli. Nitekim son olarak iki devletin liderleri bu konuda mutabık kaldılar... Ama buna karşı asıl tehlike, Asya’da ve Ortadoğu’da... Çünkü bu bölgede nükleer silahlara sahip ülkelerin birbirleriyle veya komşularıyla kavgaları, düşmanlıkları var...
Önceki gün New York’taki BM merkezinde “Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi” (NTP) Konferansı açıldı. Bu 40 yıllık anlaşmaya halen 189 devlet üye. Üye olmayanlar Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail.
Konferansın amacı, nükleer silahların yayılmasını önleyecek tedbirler almak. Ancak bu topluluk, üye olmayanlara söz geçirecek durumda değil. İran gibi üye olup bu kapasitesini geliştiren ülkeler üzerinde etkili olamıyor...
Önümüzdeki günlerde bu konferansta çok şey söylenecek, ama korkarız ki, somut hiçbir sonuç alınamayacak. BM Genel Sekreteri’nin sorusuna dönersek, dünya nükleer tehdidin ortadan kalkması için galiba daha çoook bekleyecek...