Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sovyet yayılmacılığının ve Soğuk Savaş'ın bu en kritik döneminde, Budapeşte'deki halk ayaklanması, bir devrim niteliğini taşıyordu...Nitekim Moskova'da Politbüro üyeleri, başta bir şaşkınlık geçirdi. Ama Sovyet lideri Nikita Kruşçev sonunda (31 Ekim'de) son sözü söyledi: Bu ayaklanma Kızıl Ordu tarafından var gücüyle bastırılacaktı...O günden itibaren 200 bin kişilik bir kuvvet, 2600 tankın desteğinde Budapeşte'ye yürüdü. Direnişçiler (vatansever Macar askerlerinin de yardımıyla) kahramanca dövüştüler. Ancak 10 gün sonra Kızıl Ordu direnişi kırdı. Sovyetler ülkeye hâkim oldu, yakaladıkları yüzlerce direnişçiyi -ve İmre Nagy gibi liderleri- idam ettiler, binlercesini Sibirya'ya sürdüler. Devrim, 2 bin kişinin ölmesine, 13 bin kişinin yaralanmasına yol açtı. Ayrıca 200 bin Macar da ülkeden kaçtı... BUNDAN 50 yıl önce Budapeşte'de binlerce genç parlamento binasının önünde toplanıyor ve Sovyet ordusunun Macaristan'dan çekilmesini istiyordu. Stalin'in heykelini yıkan göstericiler, reformcu olarak tanınan eski başbakan İmre Nagy'yi yeniden göreve çağırıyordu... Macar ayaklanması, yakın tarihin en trajik sayfalarından birini oluşturuyor. Kanlı bilançonun yanı sıra, yabancı işgaline ve istenmeyen bir rejime karşı direnişin başarısızlığa uğraması büyük bir talihsizlikti. Bir bakıma, Macar halkı İkinci Dünya Savaşı'nın galip büyük devletleri arasında Yalta'da varılan anlaşmanın bedelini ödüyordu. Macaristan (diğer bazı Doğu Avrupa ülkeleri gibi), Stalin'in insafına bırakılmıştı. Nazi işgalinden kurtulan Macarlar bu kez Sovyet hâkimiyeti altına girmişti.Macar ayaklanmasının diğer büyük talihsizliği, tam o sırada (31 Ekim 1956) İngiltere ve Fransa'nın Süveyş Kanalı'nı millileştiren Mısır lideri Abdülnasır'a savaş ilan etmesiydi. Süveyş Savaşı Batı'yı bölecek, ABD kendi müttefiklerine karşı çıkacaktı... İşte Batı bu savaşla ve kendi derdiyle meşgul iken, Kruşçev Macaristan'ın "işini bitirme" fırsatını kullanabiliyordu...Tarihçiler, o zaman ABD'nin veya NATO'nun Moskova'yı durdurma cesaretini gösterip göstermeyeceği konusunda hemfikir değil. Belki de Eisenhower yönetimi bu uğurda Sovyetler'le bir savaşı göze almazdı. Ama büyük olasılıkla ABD'nin sert bir uyarısı ve kararlılığı karşısında Kruşçev de Kızıl Ordu'yu Macaristan'a sürme cesaretini göstermezdi... "Büyükler"in kazığı Macaristan'da önceki gün, Budapeşte ayaklanmasının başlangıcını (23 Ekim) anmak için, bir tören düzenlendi. Bunun hazırlıkları haftalar öncesinden başladı, pek çok yabancı lider de törene davet edildi.Ne var ki, bu etkinlik, başka amaçlı gösterilerle gölgelendi. Bu kez parlamento binasının çevresinde toplanan göstericiler, Başbakan Ferenc Gyurcasny'yi ve hükümetini hedef aldılar. Tıpkı birkaç hafta önce olduğu gibi...Elli yıl arayla meydana gelen iki olay arasında kuşkusuz bir paralellik yok. Macaristan bugün özgür, demokratik bir ülke. Yabancı işgalinde de değil. Son gösteriler Başbakan Gyurcasny'nin "yalan konuştuğu"nu itiraf etmesi üzerine başladı ve bugünkü yönetime karşı bir muhalefet hareketine dönüştü. Ama muhaliflerin sokaklara dökülmesi ve şiddete başvurması, bu hareketin rengini değiştiriyor. Bu olay Macar toplumunun ne kadar kutuplaştığını, acı bir yıldönümünde dahi, birlik ve beraberliğini koruyamadığını gösteriyor... skohen@milliyet.com.tr Bu kez amaç ne?