Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bugün zor bir geziye çıkıyor. Misyonu, Şam’da Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ı şiddete son vermesi ve muhaliflerle anlaşması için ikna etmek...
Bu kez bunu başarabilecek mi?
Suriye’de şimdiye kadar yaklaşık 2 bin kişinin ölümüne yol açan halk ayaklanmasının cereyan ettiği son 5 ay boyunca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Türk liderleri Başkan Esad’a protestocuları öldürmekten vazgeçmesi ve beklenen siyasi reformları hayata geçirmesi için sürekli tavsiye ve telkinlerde bulunmuştur. Ne var ki, Suriye lideri, bu “dost nasihati”ni dinlememiş, aksine tankları halkın üzerine sürerek, şiddetin büsbütün tırmanmasına yol açmıştır.
Olayların bu ramazan günlerinde katliam boyutları alması üzerine Erdoğan, Esad rejimine karşı üslubunu sertleştirmiş ve Davutoğlu’nu bu kez tavsiye veya nasihat vermek yerine, “son bir uyarı”da bulunmak üzere Şam’a göndermeye karar vermiştir.
Böylece Türkiye, Suriye’deki olayları “yakından izleme” pozisyonundan, değişim için “aktif rol” alma sürecine girmiş oluyor.

Eski iddialar
Ankara’nın bu inisiyatifi, uluslararası camianın Esad yönetimine karşı giderek sertleştiği bir zamana rastlıyor.
BM Güvenlik Konseyi, Rusya ve Çin’in de onayladığı bir açıklama ile Suriye’de olup bitenleri kınadı... ABD, Esad rejiminin meşruiyetini kaybetmekte olduğunu öne sürdü...
Arap Birliği ilk kez Esad’a çatan bir bildiri yayınladı... Suudi Arabistan,Kuveyt ve Bahreyn Şam’daki büyükelçilerini geri çağırdılar...
Türkiye, şimdi doğrudan bir diplomatik girişimle, Esad rejimine tutumunu değiştirmesi için “son bir şans” vermeyi deniyor.
Başbakan’ın deyişiyle, Şam’da alınacak cevaba göre, yeni bir süreç başlayacak.
Tabii şu anda Suriye liderinin Davutoğlu’nun söyleyeceklerine nasıl bir yanıt vereceğini kimse bilmiyor. Umarız bu cevap, Esad’ın danışmanı B. Şaban’ın Erdoğan’ın son demecine verdiği sert doğrultuda olmaz. Veya Şam’daki resmi ağızların şimdiye kadar tekrarladıklarından ibaret kalmaz.
Şam’ın resmi görüşü, ülke çapında yayılan halk hareketinin bir avuç kötü niyetli provokatörün ve sabotajcının işi olduğu ve devletin de bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken tedbirleri aldığıdır.
Tabii mesele o kadar basit değil. Eğer Esad rejimi daha baştan bu halk hareketinin nedenlerini ve amaçlarını doğru okusaydı ve on binlerce kişinin katıldığı gösterileri durdurmak için köy ve kentlere bombalar yağdırmak yerine muhalifleriyle uzlaşmak yolunu seçseydi, ülke bugünkü karmaşaya süreklenmezdi.

Yeni süreç
Gene de Esad’ın ülkeyi bu badireden kurtarma şansı var. Yeter ki şiddete başvurmaktan vazgeçsin ve halkın beklentileri doğrultusunda beklediği değişimi gerçekleştirsin.
Eğer Beşar Esad, Davutoğlu’na bu yönde açık ve bağlayıcı bir mesaj verirse, Bakan’ın üstlendiği misyon başarıya ulaşmış olacak...
Aksi halde Türkiye “günah bizden gitti” diyecek, Başbakan’ın muğlak bir ifadeyle sözünü ettiği yeni bir süreç başlayacak.
O takdirde Türkiye’nin başvuracağı opsiyonların ne olduğu, şimdilik spekülasyon konusu. Bu, Esad rejimini izole etmeye yönelik diplomatik, siyasi baskılar olabilir. Uluslararası toplumla birlikte uygulanacak bazı ekonomik yaptırımlar da gündeme gelebilir.
Hükümet Esad’a “son uyarı”sını iletirken, tatminkâr bir yanıt alırsa, ne ala. Bu aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası etkinliğini arttıracaktır. Ama Esad’ın yanıtı olumsuz olursa, Türkiye ne yapacak? Başbakan’ın “iç meselemiz” diye niyetlendirdiği Suriye krizine daha fazla mı bulaşacak?..