Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Washington’daki Nükleer Güvenlik Zirvesi vesilesiyle ABD başkentine giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek bu uluslararası konferansta, gerekse Başkan Barack Obama ile görüşmesinde güncel meseleler üzerinde sergileyeceği tavır, Türk dış politikasının ne yönde ilerlediğinin işaretini verecek.
Başbakanın son zamanlarda başta İran olmak üzere, bölgesel konularda söyledikleri, Ankara’nın Batılı müttefiklerinden farklı -hatta onlara ters düşen- bir politika benimsemekte olduğunu gösteriyor.
Türkiye’den ayrılmadan önce Erdoğan’ın nükleer sorunlarla ilgili olarak İran ve İsrail hakkındaki düşüncelerini Washington’da da açıkça beyan edeceğini söylemesi, Ankara’nın bu çizgiyi sürdürmeye kararlı olduğu izlenimini yaratıyor.
Bu bakımından Başbakan’ın orada söyleyecekleri, bazı analistlerin deyişiyle, “yeni Türk dış politikasının bir testi” sayılacak.

Ermeni pürüzü
Erdoğan’ın ABD’deki görüşmeleri, bir yandan Türk-Amerikan ilişkileri, öte yandan Türkiye’nin bölgesel sorunlar ile ilgili politikaları açısından önem taşıyor.
Birinci konuda, Erdoğan’ın son olarak Ermeni soykırım tasarısı bağlamında yaşanan krizden sonra, Washington’a gitmesi ve Obama ile görüşmesi, ilişkilerin yeniden raya oturtulması için bir fırsat yaratıyor.
Bu vesileyle ABD yetkililerinin beyanları, Obama yönetiminin “Ermeni pürüzü” yüzünden Türkiye ile dostluğunu ve işbirliğini tehlikeye düşürmek istemediğini açıkça ortaya koydu. Bu bakımdan bugünkü Obama-Erdoğan görüşmesinin olumlu geçmesi bekleniyor.
Kuşkusuz Türkiye açısından Kongre’den ve Obama’nın 24 Nisan mesajından “Ermeni engeli”nin aşılması, ilişkileri düzlüğe çıkaracaktır. Ne var ki, Obama yönetiminin de bu konuda Türkiye’den beklentileri devam ediyor. Örneğin, Türkiye’nin bir an önce protokolleri imzalamasını ve Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilmesini istiyor. Bütün mesele tüm tarafları bu sürecin içinde tutacak bir ara formül bulup bazı pratik adımlar atabilmektir. Bu gerçekleşirse, Türk-Amerikan ilişkilerindeki “Ermeni pürüzü” de ortadan kaldırılabilir...

İran engeli
Ama öyle görünüyor ki, bir pürüzü kaldırma çabası devam ederken, ilişkileri zedeleyebilecek başka bir sorun ortaya çıkıyor. O da İran nükleer krizinin izdüşümü...
Şimdiye kadar sergilenen resmi pozisyona ve beyanlara bakılırsa, Ankara ile Washington, bu konuda birbirinden çok farklı politikalar izliyor.
ABD İran’ın nükleer silah üretme kapasitesinin mutlaka kontrol altına alınmasını şart koşuyor ve diyalogdan sonuç alınamadığına göre BM’den yeni yaptırımlar için bir karar çıkarılmasını istiyor.
Başbakan’ın peş peşe demeçlerinin ışığında şekillenen Türk görüşü ise, şu argümanları içeriyor: 1)Herkes gibi İran’ın da barışçı nükleer programlar yürütmeye hakkı var. 2) İran’ın nükleer bomba yapma niyetine dair bir kanıt yok. 3) Ortadoğu’da İsrail’in nükleer silahları var. Dolayısıyla onu kontrol ve baskı altına almalı. 4) Yaptırımlardan sonuç çıkmaz, tek çare diyaloğa devam...
Bu argümanların doğruluğu veya yanlışlığı ayrı bir tartışma konusu. Ancak gerçek şu ki, bu tutum, ABD’nin, Batı’nın ve hatta uluslararası toplumun önemli bir kesiminin pozisyonuna ters düşüyor.
Erdoğan Washington’da bu görüşleri tekrarlarsa ABD buna kuşkuyla bakacaktır. Velev ki, Erdoğan Washington’daki demeçlerinde ve Obama ile görüşmesinde, şimdiye kadar söylediklerinden farklı bir farklı bir üslup kullanıp tutumunu değiştirsin... Ama bu da pek olası görünmüyor...