Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Avrupa'da ve komşu ülkelerde bu olaya gösterilen ilginin bir nedeni de kuşkusuz HSN1 virüsünün Türkiye sınırlarının dışına yayılması ve doğrudan kendilerini de etkilemesi endişesidir. Nitekim bu kaygılar başta Türkiye'nin Doğu illerinde görülen kuş gribi vakalarının "Batı'ya doğru ilerlemekte olduğu"na ilişkin haberler üzerine daha da arttı.Bu nedenle dikkatler, BM'ye bağlı kurumların, Dünya Sağlık Örgütü'nün, AB'nin ve çeşitli uzmanların raporlarına ve uyarılarına çevrildi. Rusya ve İran'dan, İngiltere ve Almanya'ya kadar çeşitli ülkeler, virüsün kendi ülkesine ve vatandaşlarına bulaşmasını önlemek için önlemler almaya başladılar.Bunun, hayvan ürünlerinin ihracatından turizme kadar (tam mevsimi olmamakla beraber) Türk ekonomisine zarar vereceği açık...***Uluslararası alanda bunun bir başka olumsuz sonucu da Türkiye'nin imajı ile ilgili.Yakından izlediğimiz dış yayınların, genelde Türkiye'deki bu olayları objektif olarak, hatta sempati duyarak yansıttığını gözlüyoruz. Bu arada yabancı medya, Türk hükümetinin bu alanda uluslararası kurumlarla işbirliği ile, tam bir şeffaflık içinde hastalığın yayılmasını önlemeye çalıştığını da belirtiyor.Ancak bu olay, Türkiye'nin olumsuz yüzünün dünyaya yansımasına yol açmış ve özellikle Avrupa'da Türkiye'ye (AB üyeliği bağlamında) soğuk bakanların ekmeğine yağ sürmüş bulunuyor.Bizim kendi televizyonlarımızdan ve gazetelerimizden izlediğimiz görüntüler ve olaylar, ne yazık ki Türkiye'nin geri kalmışlığını gözlerin önüne serdi. Köylerde çocukların kümes hayvanları ile haşır neşir olması, teçhizatlı ekiplere tavukları kendi çıplak elleriyle yakalayıp vermesi, bazı köylülerin bu hayvanları teslim etmeye karşı direnmesi, nihayet bir köylünün tavukları yerine iki eşini vermeyi önermesi gibi olayların, bir de dışarıda ne gibi bir etki yapabileceğini bir düşünün...***Buna rağmen, Türkiye'deki durumu dünya kamuoyuna olduğu gibi, ama samimi duygularla aktarmaya çalışanlar da var. İşte dünkü "Times" gazetesinde, Norman Stone'un yazısı gibi...Bir süredir Türkiye'de yaşayan ve halen Koç Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapan Norman Stone'un makalesinin başlığı gerçekten çarpıcı bir mesaj veriyor: "Kuş gribi yüzünden Türkiye'yi terk etmek mi? Hayatta olamaz"...Stone, yazısının başında "Televizyonda Türkiye'nin geri kalmışlığı ile ilgili görüntülere yer vermek kolay" diyor. Bu doğru tespiti, Kurban Bayramı'nda sokaklarda görülen bazı nahoş manzaralarla ilgili yapıyor. Ama öte yandan kentlerde bu âdetlerin yanı sıra, modern yaşantı görüntülerinin de yer aldığını belirtiyor ve bunun bir paradoks oluşturduğunu vurguluyor.Kuş gribi sorununa da bu açıdan bakan Stone, şöyle devam ediyor: "Evet, belki köylerde mücadele için tuhaf yöntemlere başvuruluyor; ama Türkiye tıbbi meselelerle baş etmede çok iyi bir geçmişe sahip... Bir yandan ücra köylerde hayvanlarını var güçleri ile savunmaya çalışan köylüler, bir yandan da Batı normlarını yakalamaya çalışan devlet ve bazı saçma şeyler söylese de sonunda doğru şeyleri yapan bir hükümet... Bu kriz Türkiye'nin iki farklı yüzünü ortaya çıkarıyor"...Gerçek bu değil mi? skohen@milliyet.com.tr Türkiye'deki kuş gribi ile ilgili haberler, bu kez farklı bir açıdan ülkemizi dünya kamuoyunun dikkatine taşıdı. Özellikle Avrupa gazeteleri ve uluslararası camiaya seslenen büyük televizyon kanalları, günlerden beri Türkiye'deki kuş gribi vakalarını, birinci haber olarak işliyorlar.