Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ÜZEYİR Garih gibi çok yönlü kişiliği ile herkes tarafından sevilen, hemen hemen hiçbir düşmanı olmayan örnek bir insanın öldürülmesinin esrarı, ne yazık ki, hepimizin kafasını daha çok kurcalayacağa benziyor.
Olayın başta - hem de resmi ağızlar tarafından - söylendiği gibi, basit bir cinayet olmadığı, şimdi yetkililer tarafından da belirtiliyor.
Konu spekülasyona müsait olduğu için, çeşitli iddialar, varsayımlar ve komplo teorileri ortaya atılıyor.
Garih bugün toprağa verilirken, herkesin dileği ve umudu, bu olayın da "faili meçhul" suikastler veya cinayetler listesine eklenmemesi, gerçeğin bir an önce aydınlığa kavuşmasıdır.
Türkiye bundan sonra "Garih'i kim, neden öldürdü?" sorusu üzerinde kafa yormaktansa, miras bıraktığı fikirlerini, tavsiyelerini, önerilerini tartışırsa, onun hatırasına en büyük saygıyı göstermiş olacaktır...
* * *
İLKOKULDAN beri tanıdığım, yıllar boyunca başarılarını yakından izlediğim ve bazı etkinliklerde beraber bulunduğum Üzeyir Garih gerçekten olağanüstü bir kişiliğe sahipti.
İş hayatındaki üstün yeteneklerinin yanı sıra çeşitli alanlarda güçlü bir yaratıcılığı vardı. Sorunlara pragmatik yaklaşarak çözüm üretmeye çalışırdı, uzlaşıcı ve dengeli idi. Dinamik, yorulmak bilmeyen bir "işkolik"ti. Gerçek bir vatanseverdi. Tüm inançlara karşı anlayışlı ve hoşgörülü idi. Faal bir sosyal yaşantısı vardı. Her zaman, her yerde hazır ve nazırdı. Yazıları, konuşmaları ve TV kanallarındaki söyleşileri ile, görüşlerini, tavsiyelerini duyurmak, onun en büyük mutluluğu idi...
Her parmağında bir marifeti olan Garih'i böyle dar bir çerçeve içinde bütün yönleri ile anlatmak çok zor. Ama burada sayısız özelliklerinden biri üzerinde durmak istiyorum: O da, Türkiye'nin dış ilişkilerine katkıları...
* * *
GARİH, gerektiği hallerde "gönüllü bir hariciyeci" gibi çalışırdı.
Böyle bir "görev" anlayışıyla kendisi yurtdışında ve içinde yabancı devlet büyükleri ile ve diplomatları ile temas kurar, onlara Türkiye'nin davasını anlatır, inandırıcı argümanlarını aktarırdı.
Garih bu tür faaliyeti en kritik zamanlarda ABD ve Avrupa ülkeleri (ve de AB) nezdinde büyük bir özveri ile yürüttü.
Garih'in "lobi" çalışmalarını nasıl yürüttüğünü yakından izleyenlerden biri olarak, onun olağanüstü bir ikna kabiliyetine sahip olduğunu belirtmeliyim. En olumsuz ortamlarda bile, mükemmel İngilizcesi veya Fransızcası ile "patlattığı" esprileri ve en agresif sorulara verdiği mantıklı yanıtları ile karşısındakileri yumuşatmasını, hatta ikna etmesini bilirdi.
* * *

GEÇENLERDE ikimiz ABD'den gelen bir Kongre heyetine bir brifing vermeye davet edilmiştik. Üzeyir'in her zamanki gibi, bu konuşmasından sonra bir randevusu daha vardı. Panelde o Türkiye'nin ekonomisi, ben de dış politikası üzerinde konuşmayı kabul etmiştik. Kendisi hızlı bir tempo ile 20 dakika içinde ekonominin yanı sıra iç ve dış politikası ile Türkiye'nin tümü üzerinde kapsamlı bir tablo çizmiş, dinleyecileri adeta büyülemişti. Ayrılırken, "şimdi TV'de bir programa yetişeceğim" dediğinde, bir senatör "ne müthiş adam" demekten kendini alamamıştı.
Gerçekten müthişti.
Toprağı bol olsun, huzur içinde yatsın...