Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Günlerden beri HADEP sadece Diyarbakırda değil, bölgedeki birçok il ve ilçede, yandaşlarını bu Ankara yolculuğu için hazırlıyordu.Kantar Kavşağındaki kalabalığı da HADEP görevlileri yönlendiriyor, bekleme sırasında sabırsızlananları sakin davranmaya çağırıyordu.Ama öğlene doğru, ne oldu ise oldu; birdenbire PKK ve Öcalan lehinde sloganlar duyuldu. Polis müdahale edince, arbede çıktı, yaralananlar oldu, pek çok kişi gözaltına alındı ve sonunda panzerlerin de desteğiyle dağıtıldı... MİLLİYET - TIRını izleyen arabalarımız Diyarbakırdan Şanlıurfa yönünde, Kantar Kavşağına geldiğinde, geniş meydanda birkaç bin gösterici ve yüzlerce polis toplanmıştı. Buradan, emniyet mensupları, bugün kutlanacak olan "Barış Günü" için, Ankaraya gitmek isteyen vatandaşların kimlik kontrolünü yapıyordu. Kimlik kartı olmayanlara veya yaşı küçük olanlara, çıkış izni verilmiyor, evlerine dönmeleri isteniyordu. Diğerleri ise meydanda bekletiliyor, otobüslere hareket izni verilmiyordu. Ne diyorlar? Fatma Taba adındaki bir genç kız, "Neden bırakmıyorlar? Biz sadece barış mesajını vermek için Ankaraya gitmek istiyoruz. Bu neden suç olsun?" diye soruyordu. Mehmet Emin adındaki bir başka genç, sanki bir dersi ezberlemiş gibi konuşuyordu: "Birleşmiş Milletler kararı ile bütün dünyada Barış Günü kutlanıyor. Bizde de kutlanması gerek. Biz Türk - Kürt farkı istemiyor, kardeşçe barış içinde yaşamak istiyoruz. Hiçbirimiz çatışma veya gerginlik istemiyor. Ankaraya tüm ülke, tüm dünya bunu duysun diye gitmek niyetindeyiz..."Fatma Ezel adında orta yaşlı bir kadın ise, "Biz analar, çocuklarımızın ölmesini değil, birlikte yaşamasını, kavga etmesini değil, beraber bu ülke için çalışmasını istiyoruz" diyordu.Kısacası, sloganlar atılıncaya ve arbede çıkıncaya kadar, kalabalığın içinde duyulan sözler bunlardı. Tıpkı, daha önce bazı HADEP yöneticilerinin ağzından duyduklarımız gibi. HADEPli Belediye Başkanı Feridun Çelikten partinin il merkezindeki yetkililerin (bu olaydan önce) söyledikleri özetle şöyle:- "Terörün bitmesi ile yeni bir dönem başlamıştır. Bu, bölge için normal şartlara dönme dönemi olmalıdır. Bu bir fırsattır. Şimdi beklenen şey, Ankaranın bizlere bir işaret, bir umut vermesidir. Ama şimdiye kadar ne yazık ki böyle bir işaret gelmedi..."Bu çevrelerin beklediği şey, açıkçası bunun engelleneceği seziliyordu. Resmi makamlar, Ankarada "Barış Günü"nün kutlanmasını vesile olarak kullanmak isteyen HADEPin verdiği işaretle bölgeden on binlerce kişinin toplu bir hareketle yollara düşmesinden tedirginlik duyuyordu. Urfa farkı... Kentin en üst düzeydeki yetkililerinden "sokaktaki adam"ına kadar, herkes yıllardır süregelen, su probleminden, sağlık, eğitim hizmetlerindeki yetersizliklerden söz ediyor. Tabii ekonomik krizin etkileri de, bunun "cabası"... Urfadaki işsizlik, Türkiye çapında bir rekor: İşsiz sayısı 100 bin olarak veriliyor...Bir rekor daha var: Nüfus patlaması. Doğum oranı burada yüzde 3.7 gibi çok yüksek bir rakam... TIRda görüştüğümüz vatandaşlara merak edip sorduk "Evde nüfus kaç?" diye. Çoğu en az 10 çocuk sahibi.Bundan daha az çocuğu olanlar, bunu (alçak bir sesle) söylerken, nerede ise hicap duyuyor gibiydiler!.. skohen@milliyet.com.tr Turumuzun yeni ayağı olan Şanlıurfaya geldiğimizde ise, farklı bir hava ile karşılaştık. Yarım milyon nüfuslu bu kentin halkı, başka konularla meşgul. Burası terör ve etnik gerilimlere pek sahne olmadığı için, dertleri daha çok ekonomik ve sosyal nitelikte.