Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sinop Nükleer Santralı projesi için tercihin bir Japon firmasının lehinde yapılmasında, kuşkusuz teknolojik ve ekonomik nedenler başlıca rolü oynamıştır. Nitekim Başbakan Erdoğan da bir Japon gazetesine verdiği demeçte, Japonların bu alandaki üstün “know-how”sunun yanı sıra özellikle deprem konusundaki deneyiminin ve çevre ile ilgili hassasiyetinin ön planda tutulduğunu belirtti.
Bu karar Türkiye ile Japonya arasında daha önce girişilen asma köprü, tüp geçiş, uydu gibi dev projeler üzerindeki işbirliğine yeni bir halka ekliyor. Başbakan’ın deyişiyle “Japonya ile daha yapacağımız çok büyük işler var”...
Bir bakıma Sinop projesi ile ilgili anlaşma Ankara’nın enerji gibi hayati ve hassas bir konuda “çok yönlülük” kıstasını da göz önünde bulundurduğunu gösteriyor.
ABD başta olmak üzere, Batı’nın gözlerini giderek Asya-Pasifik’e çevirdiği bir dönemde, Türkiye’nin de dikkatini dünyanın o tarafına çevirmesi doğal. Zaten bir süredir Türk dış politikası böyle bir yönelişin işaretlerini veriyor.
***
Geçen hafta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kazakistan’da düzenlenen bir törende, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile bir “diyalog ortaklığı” anlaşması imzaladı. Böylece NATO üyesi Türkiye, Rusya, Çin ve 4 Orta Asya ülkesinin oluşturduğu bu Doğu topluluğu ile organik bir bağ kurmuş bulunuyor.
Bu Türkiye’ye pratikte bu ülkelerle enerjiden güvenliğe kadar çeşitli alanlarda işbirliğini -yeni bir ortaklık anlayışı içinde- geliştirmek imkânını verecek. Ayrıca tabii bu Türk dış politikasının Asya’ya açılış boyutuna ivme kazandıracak.
Kuşkusuz bu gelişme, Türkiye’nin “Şanghay Beşlisi”ni AB’ye veya hatta NATO’ya bir alternatif olarak düşündüğü anlamına gelmez. Resmi beyanlar da hükümetin böyle bir düşünceye sahip olmadığını gösteriyor.

Haberin Devamı

Yarının ‘avrokrat’ları

AB ile uzun ve çetin katılım sürecinde esas iş, tabii ki karar mercii olan siyasetçilere düşüyor. Ama yönlendirmede ve uygulamada, bürokratların da rolü büyük...
AB ile uyum sağlama çalışmalarını yürütenler, çeşitli kademelerdeki bürokratlardır. Bu işi yapanların da AB’yi bütün yönleriyle iyi bilmeleri gerek.
Belçika’nın Brugges kentindeki Avrupa Koleji, bu tür “Avrokratlar“ı yetiştiren bir yüksek eğitim kurumu.
AB Bakanı ve başmüzakereci Egemen Bağış’ın inisiyatifi ile 3 yıldan beri bu koleje yüksek lisans öğrencileri için bir burs programı uygulanıyor. Şimdi yeni dönemde, 22 Türk öğrencisi bu kolejde okuyacak.
***
Öğrencilerin yıllık 20 bir euro olan eğitim-yurt-yiyecek masrafları ülkemizin önde gelen özel şirketlerinin verdiği burslarla karşılanıyor.
Önceki gece Bakan Bağış, sponsorların onuruna verdiği yemekte, bu hizmetin gerek Türkiye-AB ilişkileri, gerekse Türkiye’deki standartların yükseltilmesi açısından taşıdığı büyük önemi belirtti.
Bağış’ın çeşitli vesilelerle savunduğu -ve bizce doğru olan- bir görüşü var: AB için hedef olduğu kadar süreç de çok önemlidir...
Önceki akşam Bağış bu görüşünü tekrarladı: Üye oluruz ya da olmayız, ama bu süreçte Avrupa standartlarına ulaşmamızdır önemli olan... Bunda da “Avrokratlar”ın büyük katkısı olacak...