Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün bir araya geldiklerinde ilk işlerinden biri, amaçlarına uygun bir isim bulmak olacak!
Gerçi birkaç gündür beyanlarında “Suriye’nin Dostları” sıfatını kullanıyorlar; ama şimdi uluslararası camianın karşısında daha formel olarak çıkacaklarına göre, misyonları ile mütenasip bir isim bulmaları gerekecek.
Aslında “Suriye’nin Dostları” sıfatı fena değil. Ama en azından Türkçede bunun sakıncası “dostlar alış-verişte görsün” deyimini anımsatmasıdır! Oysa bugün Tunus’ta 70 küsur ülkenin katılımı ile yapılacak toplantının amacı, Suriye’deki şiddete ve insani trajediye hızla son vermektir. Bu nedenle Konferans belki de içinde “platform” veya “temas grubu” gibi sözcükler içeren daha gösterişli bir isim bulur!
Bu işin kolay tarafı tabii. Asıl mesele, Suriye krizini çözecek somut çareler bulmaktır.
* * *
Eğer BM Güvenlik Konseyi’nde bir konsensüs sağlansaydı ve Rusya Çin ile birlikte vetosunu kullanmasaydı, bir çıkar yol bulunabilir ve dolayısıyla böyle bir konferansa ihtiyaç duyulmayabilirdi.
BM çatısı altında (Genel Kurul’daki “sembolik” kararın dışında) bir mutabakat sağlanamayınca, Türkiye, Arap Birliği ve Fransa’nın başını çektiği bir grup, alternatif bir toplantı için harekete geçti.
Daha işin başında Esad rejiminden yana olan ülkelerin bu konferansa katılmayacağı belliydi. Nitekim Rusya yekten “hayır” dedi. Çin yanıt vermedi. İran davet edilmedi...
Daha çok “Esad’sız bir çözüm” isteyen ülkelerin katıldığı bu Konferans’tan ne çıkabilir?
Dün görüştüğümüz yetkililer ve analistler bir noktada birleşiyorlar: “Bu toplantıdan fazla bir şey beklemeyin. Bu belki yeni bir sürecin başlangıcı olabilir. İkinci toplantı İstanbul’da yapılabilir... Amaç, Suriye krizini dünya gündeminde canlı tutmak, uluslararası kamuoyunu harekete geçirmek, Esad rejimi üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmaktır.”
Peki, Tunus Konferansı’ndan -ve sonraki toplantılardan- çıkacak bir karar ve “güçlü mesaj”, Beşar Esad’ın pes etmesine, halkına karşı katliam boyutlarına ulaşan saldırılarına son vermesine ve hele iktidardan çekilmesine yol açabilir mi?
Çok şüpheli. Haftalardır Arap Birliği başta olmak üzere birçok kurum ve ülke -hatta siyasi ve ekonomik yaptırımlar da uygulayarak- Esad’ı yola getirmeye çalışıyor, ama nafile!..
Açıkçası Esad, özellikle Rusya’yı yanında hissettiği sürece, geri adım atmayacak, kendisine baş kaldıranları ezmek için -masum sivilleri öldürme pahasına- amansız şiddet kampanyasını sürdürecektir.
* * *
Bu işte Rusya’nın kilit rol oynamakta olduğunu görmek gerek.
Tunus’ta bir araya gelen ülkeler Rusya’yı Esad’a destek politikasından vazgeçirebilir mi?
Suriye, Rusya’nın Ortadoğu stratejisinde çok önemli bir yer tutuyor. Moskova bu ülkeyi kaybetmek lüksüne sahip değil. Ancak halen yayılan bir ayaklanma ile karşılaşan ve uluslararası camianın geniş bir kesiminin baskısı altında bulunan Esad’a arka çıkmakla Rus diplomasisi, ciddi bir risk de almış durumda. Sonuçta, Esad devrilirse Rusya büyük zarar görür.
Dolayısıyla Tunus’ta toplanan grubun Rusya’yı angaje etmeyi ve onunla bir çözüm aramayı denemesi yararlı olur.
Bu kritik aşamada “çözüm Esad ile mi, yoksa Esad’sız mı olmalı” sorusu, ikinci plandadır. Öncelikli konu, büyük insani trajediye yol açan şiddetin bir an önce durdurulması, yani ateşin kesilmesi ve “insani yardım kanalları”nın açılmasıdır. “Koridor” ya da “tampon”, hangi isim altında olursa olsun...