Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

CEZAYİR'de ardı arkası kesilmeyen katliamlarda her hafta yeni rekorlar kırılıyor. Son hafta içinde ölenlerin sayısı 400'ü, Ramazan'ın başlamasından bu yana katledilenlerin sayısı ise bini geçiyor.
Bu dram karşısında dünya ne yapıyor?
Ne yazık ki uluslararası topluluğun tepkisi, Bosna'da iç savaşın ilk aşamasındaki davranışını anımsatıyor. Yani açıkçası dünya kaygısını, üzüntülerini bildirmekle yetiniyor ve katliamlara son verecek herhangi bir tedbir alamıyor.
Bu konuda en çok inisiyatifi ele alması gereken İslam ülkeleri ve İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) gibi kuruluşlar, hareketsiz. Birleşmiş Milletler de bu meseleyi gündemine dahi almış değil. AB ve ABD şimdi biraz kıpırdamaya başlıyor...
Clinton Yönetimi, olayları yerinde inceleyecek bir soruşturma heyetinin gönderilmesini istiyor. AB "Troika", yani İngiltere, Lüksemburg ve Avusturya temsilcilerinden oluşan bir grubu yollamaya hazırlanıyor.
Bir tahkikat komisyonunun gönderilmesi dahi, ayrı bir sorun oluşturuyor. Cezayir hükümeti, yabancı ülkelerden gelen bu tür önerileri, "iç işlerine müdahale" sayarak geri çevriyor. AB'den gelecek heyete izin vermesi ise, görüşülecek konunun sadece "terörizm ile savaşta işbirliği" olması şartına bağlanıyor.
AB, şimdiye kadar 80 bin kişinin hayatına mal olan bu iç savaşın başlamasından bu yana ilk kez Cezayir ile doğrudan bir diyaloğun kurulmasını sağlamak için, bu şartı kabul etmeye razı oldu. Belki bu diyalog sayesinde, Cezayir'de olup bitenlerin iç yüzü de biraz aydınlanır...
* * *
EN önemli mesele de, zaten budur. Yani, kanlı saldırıların kimin tarafından gerçekleştirildiği ve hükümetin ve ona bağlı güvenlik güçlerinin nasıl oluyor da, bu vahşete son veremediğidir.
Cezayir hükümetinin resmi görüşü, katliamların fanatik "Silahlı İslami Grup"un (GIA) işi olduğudur. Rejim bu militanların, ülkede istikrarın ve çok partili sistemin kurulmasını önlemek ve şeriatı getirmek için terörizmi sürdürdüğü iddiasındadır. Bu fanatik grubun, daha ılımlı bir tavır takınan İslami Selamet Cephesi (FIS) ve ona bağlı silahlı gruptan çok daha aşırı görüşlere sahip olduğu biliniyor.
İlk bakışta, bu kanlı eylemleri gerçekleştirenlerin, GIA mensupları olması, mantıklı görünüyor. GIA böylece FIS ve ona bağlı güçlerle varılan ateşkes anlaşmasının bozulmasını, ülkenin istikrarsızlığa sürüklenmesini, Liamin Zerual rejiminin aciz duruma düşmesini ve hatta devrilmesini hedefliyor olabilir.
Ancak, son zamanlarda giderek yayılan bir görüş, saldırılarda hükümetin parmağı olduğu kuşkusunu yaratıyor. Katliamların gerçekleştirildiği yerlerin güvenlik kuvvetlerinin üslendiği noktalara yakın olması, ordunun bu olayların üstüne gitmemesi, bu kuşkuları artırıyor. Cezayir halkı arasında, güvenlik kuvvetlerinin kasten müdahale etmediğine ve hükümetin de buna göz yumduğuna inananlar var. Bazı analistler de, GIA militanlarının güvenlik kuvvetlerine sızmış olabileceğini ve eylemleri bunların yapması ihtimalinin bulunduğunu da öne sürüyorlar.
* * *
HER hafta yüzlerce insanın vahşice öldürüldüğü bu terör kampanyası karşısında, dünya ne yazık ki aciz duruma düşüyor. Cezayir'deki dram, günümüzde uluslararası camianın bu tür olaylar karşısında karşılaştığı açmazı gözlerin önüne seriyor. Etkili olabilecek ülkeler veya kuruluşlar ilgi gösterseler ve bir şeyler yapmak niyetini taşısalar dahi, müdahalede bulunmaları pek mümkün olmuyor. Ya ilgili hükümet böyle bir müdahaleye karşı çıkıyor, ya da yabancı ülkeler ortak bir hareket konusunda istekli davranmıyor veya anlaşamıyor...
Kuşkusuz Cezayir'deki dramı durdurmanın yolu, yabancı ülkelerin oraya kuvvet göndermesi veya zorla müdahale etmesi değildir. Bu Cezayir hükümetinin ve kendisine bağlı güvenlik güçlerinin görevidir. Ancak uluslararası camianın yapabileceği - ve yapması gereken - şey, bu konudaki duyarlılığını göstermek ve her şeyden önce bu talihsiz ülkede olup bitenlerin gerçek yüzünün ortaya çıkmasını sağlamaktır...

Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr