Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üç aydan beri rejim karşıtı gösterilerle karşılaşan Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın Şam’da muhaliflerinin bir toplantı yapmasına izin vermesi, sürpriz bir gelişme...
Aralarında daha önce görüşleri nedeniyle hapsedilmiş aydınların da bulunduğu 190 muhalifin başkentin göbeğindeki bir otelde, seslerini duyurmak için bir araya gelebilmesi, bir “ilk” sayılır.
Tabii bu kişiler Esad’a karşı sokaklara dökülen göstericilerin ve sürgünde yaşayan rejim karşıtlarının dahil olduğu “muhalefet cephesi”nin tümünü temsil etmiyor.
“Arap Baharı” ile birlikte Suriye’de de başlayan halk ayaklanması, Esad yönetimine karşı ciddi bir muhalefetin bulunduğunu ortaya koydu. Ama bu cephe oldukça karışık ve dağınıktır. İçinde dincisi de, liberali de, Alevisi de, Sünnisi de, Hıristiyanı da var. Üstelik bu insanları yönlendiren ve temsil eden bir lider veya sivrilmiş bir şahsiyet yok...
Zaten Arap dünyasındaki halk hareketlerinin 1980’lerde Doğu Avrupa’daki ayaklanmalardan bir farkı da budur.
* * *
Beşar Esad’ın şansı, muhalefet cephesinin böyle dağınık olması ve başında güçlü bir liderin bulunmamasıdır.
Esad’ın Şam’daki toplantıya izin vermesi, hem bu muhaliflerinden fazla korkmadığını, hem de Suriyelilere ve dünyaya halkın sesine kulak vermeye hazır olduğu mesajını vermek istediğini gösteriyor.
Nitekim Şam’daki bu toplantıdan sonra, Esad yönetimi, “Ulusal Diyalog Komisyonu”nun 10 Temmuz’da harekete geçeceğini açıkladı. Suriye lideri, geçenlerde “ulusa sesleniş” konuşmasında, vaat ettiği reformlar arasında böyle bir diyalogdan da söz etmişti.
Esas mesele Esad’ın muhaliflerin taleplerini ne ölçüde yerine getirmeye ve dolayısıyla eski politikalarından ne kadar vazgeçmeye hazır olduğudur.
Şam’daki toplantıda muhalifler köklü bazı değişiklikler istediler. Demokrasiye geçiş için öncelikle partiler, seçimler ve basın ile ilgili yeni yasaların çıkarılmasını talep ettiler. Bu arada tutukluların derhal serbest bırakılması ve ordu birliklerinin son saldırılarına hedef olan kent ve kasabalardan çekilmesini şart koştular. Daha da ileriye giderek halkın “protesto hakkı”nın tanınması gerektiğini savundular...
* * *
Suriye liderinin “Ulusal Diyalog” çerçevesinde muhaliflerin bu istek ve beklentileri karşısında nasıl bir tutum alacağını önümüzdeki haftalarda göreceğiz.
Ancak Esad bir yandan halkla diyalog kurar ve muhaliflerini dinler gibi yaparken, diğer yandan şimdiye kadar olduğu gibi rejime karşı çıkanlara ve sokaklara dökülenlere amansızca saldırmaya ve kan dökmeye devam ederse, uzun vadede duruma hâkim olamayacaktır.
Yıllardan beri Esad’ın otokritik rejimini sürdürmek için güvendiği bir takım faktörler var. İçerde muhalefetin susturulmasını sağlayan siyasal düzen, Baas’ın nüfuzu, ordunun, istihbarat servisinin ve çevresinin kendisine bağlılığı... Dışta da, ona destek olan İran, Rusya ve Çin...
Bu faktörlerde henüz bir değişiklik yok. Dolayısıyla Esad’ın yakın gelecekte -ve hatta orta vadede- çekilmesi veya devrilmesi ihtimali oldukça zayıf.
Ama kendisi bazı muhaliflerine toplanma izini vermek gibi göstermelik jestlerin dışında köklü değişikliklere hemen girişmezse ve hele sokaklara dökülenlere karşı aynı şiddet politikasını sürdürürse, Suriye daha haftalarca, hatta aylarca kanlı çatışmalara ve kargaşaya sahne olacaktır...