Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“TÜRKİYE’ye barış ve kardeşlik mesajı gönderiyorum. Akan kanın durması için hepimizin çalışması gerek, çünkü kan akması kimsenin yararına değil”...
Bu sözleri söyleyen, Irak Kürt lideri Mesud Barzani...
İlk bakışta inanılması zor görünüyor. Aynı Barzani’nin daha birkaç ay öncesine kadar Türkiye hakkında söyledikleriyle mukayese edildiğinde, tutum değişikliğinin ne kadar büyük olduğu kolayca anlaşılabilir.
Bu değişikliğin çeşitli nedenleri var. Bunların başında, Türkiye’nin PKK’nın artan terör eylemlerinden sonra giriştiği yoğun diplomatik girişimler ve bu arada yıllardan beri ilk kez Mesud Barzani ile direkt temas kurma girişimi geliyor.
Geçen ay bir Türk heyetinin Bağdat’ta Barzani ile yaptığı görüşme sonucunda, önemli bir dönüm noktası sayılan, yeni bir süreç başladı.
Halen bu süreç, gizli tutulan temaslarla -veya “sessiz diplomasi” ile- devam ediyor ve gelişiyor. Resmi ağızlar, bazı somut sonuçlar ortaya çıkıncaya kadar, bu sürecin detayları üzerinde konuşmamayı tercih ediyorlar. Ama işlerin iyi gittiğini ve şimdi olumlu bir havanın oluşmakta olduğunu da belirtiyorlar.
Barzani’nin önceki akşam Washington’da, onuruna verilen bir resepsiyonda söylediği yukarıdaki sözler, bu “hava değişikliği”nin açık bir örneği...

Eski kuşkular
Bu sözler karşısında, “Biz bu filmi daha önce görmüştük” diye düşünenler olabilir.
Türkiye ile Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu arasında son yıllarda bir kuşku ve güvensizlik havasının estiği bir gerçek. Bunda özellikle “PKK faktörü” büyük rol oynamıştır. Barzani yönetiminin kendi burnunun dibinde, PKK’nın faaliyetine uzun zaman göz yumması -veya bazen açıkça arka çıkması- bu şüpheleri büsbütün artırmıştır.
Ancak uluslararası ilişkilerde iç ve dış şartların ve konjonktürün değişmesiyle, yöneticilerin de eskisinden farklı bir tutum içine girdikleri çok görülmüştür.
Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı giriştiği askeri operasyonlar, bu konuda gösterdiği kararlılık, uluslararası camiadan -ve ABD’den- aldığı destek, buna karşılık bölgesel Kürt yönetiminin karşılaştığı baskılar ve sıkıntılar, sonuçta Barzani’yi daha gerçekçi davranıp bir rota değişikliği yapmaya itmiştir.
Türkiye’de de, PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığının etkisiz hale getirilmesinin en etkin yollarından birinin, bölgesel Kürt yönetimini aktif bir işbirliğine angaje etmek olacağı ve bunun için de Barzani ile diyalog kurmak gerektiği fikri ağır basmıştır.
Bu fikir Türk Silahlı Kuvvetleri dahil, çeşitli kurumların desteğini kazanmıştır.

Yeni yaklaşım
Türkiye’nin Kuzey Irak’taki yönetime yaptığı açılım, Kürt liderlerinin de PKK’ya karşı daha açık bir tavır sergilemelerine yol açmıştır. Iraklı Kürtler, bu vesileyle Türkiye’nin ağırlığını ve kendi güvenlikleri, gelişmeleri ve dünyaya açılmak için taşıdığı önemi daha iyi anlamaya başlamışlardır.
Kısacası, her iki tarafta da bütün bu faktörler, ilişkilerde yeni bir aşamaya girilmesini sağlamıştır. Ama kabul etmeli ki, henüz kuşkular ve güvensizlikler tamamen dağılmış değil. Özellikle Barzani ile ilgili şüphe ve tereddütlerin giderilmesi için zamana ve yeni süreçte bazı somut sonuçların ortaya çıkmasına ihtiyaç vardır.
Bunda kuşkusuz Barzani yönetimine büyük sorumluluk düşüyor. Ancak açıkçası, Türkiye’nin de yeni gerçeklerin ışığında -Tahran’dan Washington’a kadar uluslararası camiada yakın ilgi ve kabul gören- Mesud Barzani’ye ve Kuzey Irak’taki halka yeni, gerçekçi bir bakış getirmesinde yarar vardır.