Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AB'nin dönem başkanı olarak Finlandiya'nın ortaya koyduğu bu öneri taslağı, gerçekten bir "fırsat", hatta Rehn'in dediği gibi "son fırsat" mıdır?Fin diplomasisini Kıbrıs'la ilgili böyle bir çalışma yapmaya iten neden şu: Geçen yılın sonunda AB'nin aldığı karara (ve Ankara'nın üstlendiği yükümlülüğe) göre, Türkiye 2006 sonuna kadar, "ek protokol"ün icaplarını yerine getirmek, yani deniz ve havalimanlarını Rumlara açmak durumundadır. Ankara bu yükümlülüğünü ancak AB'nin de KKTC'ye karşı uyguladığı izolasyonu kaldırması halinde yerine getireceğini söylüyor. Rum tarafının baskıları (ve veto tehditleri) yüzünden AB bu konuda verdiği sözü hayata geçiremiyor. Bu anlaşmazlığın devamı, Türkiye'nin AB ile müzakere sürecini tıkaması, yani bir "tren kazası"nın meydana gelmesi tehlikesini yaratıyor.İşte "Fin formülü" böyle bir "felaketi" önlemeyi amaçlıyor. "SON fırsat penceresi önümüzde duruyor"... Bu sözler, AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu yetkilisi Olli Rehn'e ait. Finlandiyalı diplomat bu ifadeyi önceki gün AB "troyka"sı ile Türkiye arasındaki görüşmelerde ele alınan Kıbrıs'la ilgili Finlandiya önerisi için kullandı. İlk bakışta Fin diplomasisinin ürettiği formül, bir çıkış yolu olarak görünebilir. Buna göre, Türkiye limanlarını açacak, buna karşılık Mağusa Limanı AB, kapalı Maraş bölgesi de BM denetimine verilecek. Böylece Kuzey Kıbrıs'ın Mağusa Limanı'ndan AB ülkeleriyle ticaret yapması mümkün olacak...Kıbrıs meselesinde ilk bakışta basit -hatta makul- görünen girişimler ayrıntıya inildiğinde, karmaşık ve de olumsuz yüzünü gösterir.Türkiye ve KKTC açısından bakıldığında, "Fin formülü"nün pozitif yönü, Mağusa Limanı'nın dış ticarete açılması olarak görünüyor. Ancak limanın işletmesi AB'ye veriliyor. Yani, AB Kıbrıs meselesinde bir rol sahibi oluyor. Peki, Kıbrıslı Türklerin bu işletmede bir yeri olacak mı? Bu limandan AB ile ticaret "doğrudan" -Rum tarafının onayı gerekmeden- yapılabilecek mi?Eğer bu önerinin amacı, Türkiye'nin Rumlara limanlarını açmasına karşılık ada Türklerini rahatlatacak, fiili ambargoyu kaldıracak adımlar atmaksa, örneğin Ercan Havaalanı'nın kullanılması neden buna dahil edilmiyor?Maraş'ın iki yıllığına BM denetimine verilmesine gelince, "Fin formülü" bunu neye karşılık olarak öneriyor? Türk tarafı Maraş'ı çözüm çerçevesi içinde özellikle toprak pazarlığında kullanmayı planlıyordu (ta Ecevit döneminden beri)... Ne yazık ki Türk diplomasisi bu pazarlığı zamanında yapmadı, bu fırsatı kullanamadı... Şimdi ölü turistik beldenin BM'ye devredilmesi, o bölgeden Türk askerinin çekilmesi, 2 yıl sonra da muhtemelen bölgenin Rumlara "iadesi" anlamına gelir. Daha şimdiden Rum yönetimi, Maraş'ın BM'ye değil, kendisine devredilmesini talep ediyor... O kadar basit değil Fin formülü son şeklini almış değil. Dışişleri Bakanı Gül, Türkiye'nin "yapıcı yaklaşımından" söz etti, ama Türkiye'nin birçok itirazı ve karşı önerileri var. Bunlar şimdi müzakereye açıldı. Bu arada ABD ve İngiltere, İspanya gibi AB üyeleri de devrede. Yani taslak birtakım değişikliklere uğrayacak gibi görünüyor.Ama bunun için zaman az. "İlerleme Raporu"na sadece 3 hafta kaldı. AB Komisyonu, bu konudaki mutabakatın o tarihe kadar (8 Kasım) yetişmesini istiyor."Fin formülü" bu maratonda son şeklini ve onayını "finiş"e kadar sağlayabilecek mi?.. Ve daha önemlisi, bu "son fırsat" kaçarsa ne olacak? skohen@milliyet.com.tr "Finiş"e yakın...