Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Afganistan'a karşı askeri harekât devam ededursun, daha şimdiden Taliban sonrası dönem için planlar hazırlanıyor. Bu bağlamda BM dahil, çeşitli başkentlerde iki husus üzerinde kafa yoruluyor: Birincisi, operasyonların ardından, Afganistan'da güvenliğin ve barışın nasıl sağlanacağı, ikincisi de şimdiki rejimin saf dışı edilmesinden sonra nasıl bir yönetimin kurulacağıdır.
Her iki alanda da ortaya atılan fikirlerde, Türkiye'ye önemli roller vermek eğilimi seziliyor...
* * *
BİRİNCİ konuda, yani "barışı koruma" ("peace - keeping") alanında, son günlerde sıkça duyulan formül, Afganistan'a daha çok İslam ülkelerinden oluşan bir Barış Gücü'nün gönderilmesi ile ilgili.
Hafta içinde Güvenlik Konseyi'nde yapılan tartışmalarda bu fikir bir hayli rağbet gördü. Kimileri, bu iş için Türkiye'nin biçilmiş kaftan olduğunu, hatta böyle bir gücün başına bir Türk komutanın getirilmesinin isabetli olacağını öne sürdü.
Daha önce Balkanlar'da ve Afrika'da da yerel çatışmaların ardından barışı korumak için, uluslararası güçler sevk edilmişti. Şimdi de Afganistan için aynı şeyin düşünülmesi doğal.
Ancak, böyle bir Barış Gücü'nün Afganistan'daki misyonunun, örneğin Bosna ve Kosova'dakinden çok daha zor (belki de Somali'dekine daha benzer) olması muhtemel.
Dün NTV'ye demeç veren Güney Lübnan'daki BM Barış Gücü sözcüsü Timur Selçuk'un, deneyimlerine dayanan şu uyarısına kulak kabartmakta yarar var: "Önce Kabil'de merkezi yönetimin kurulması gerek. Aksi halde Barış Gücü, işgal kuvveti olarak görülür ve sonuçta barışı korumak yerine, kendisini korumak zorunda kalır"...
* * *
İKİNCİ konu, yani "merkezi yönetim"in kurulması, birinci misyon kadar (veya belki daha da fazla) zor. Afganistan için düşünülen "yeniden yapılanma" işlevine, diplomatlar "ulus oluşturma" ("nation - building") deyimini kullanıyorlar. Gerçekten henüz tam ulus - devlet yapısına sahip olmayan, Afganistan'da barışın kurulabilmesi için, çeşitli etnik grupların öncelikle eski düşmanlıkları ve sürtüşmeleri bir yana bırakması gerekiyor.
Oysa 1992'de de görüldüğü gibi, savaş (o zaman Ruslara karşı) bittikten sonra, mücahitler kendi aralarında çatıştı, daha sonra Taliban ortaya çıktı ve sonunda ülkenin önemli bir kısmına hakim oldu.
Şimdi Kuzey İttifakı içindeki çeşitli gruplar, Taliban'ı saf dışı etmek için birleşmiş görünüyor. Ama ileride (ABD'nin desteği ile) ülkeyi Taliban'dan "kurtardıktan" sonra, bu birlik devam edecek mi? Yeni yönetimde, nüfusun yüzde 40'ını oluşturan Taliban yanlısı Peştunlar (en azından onların "ılımlı" temsilcileri) yer alabilecek mi?
Daha şimdiden Kuzey İttifakı buna karşı çıkıyor. Pakistan'dan İran'a ve Rusya'ya kadar çeşitli "ilgili" ülkeler de, bu konuda farklı düşünüyor.
* * *
KISACASI, Afganistan'da "yeniden yapılanma" (veya "ulus oluşturma") fonksiyonu, çok büyük zorluklarla karşılaşacak. Henüz tüm halkın kabul edeceği bir "merkezi yönetim" kurulmadan, ülkeye gönderilecek Barış Gücü görevini nasıl yapabilir?
Türkiye'nin her iki alanda sahip olduğu "üstün nitelikleri" nedeni ile bu "çifte misyon"a layık görülmesi, hoşa gidebilir. Ancak bu misyonların zorluklarını ve tehlikelerini de dikkate almak lazım.
Bu konudaki değerlendirmeye devam edeceğiz...