Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rum kesiminin en etkin siyasi gücü olan AKELin referandumun ertelenmesini istemesi (ve bu kabul edilmezse "hayır" diyeceğini bildirmesi), dengeleri altüst etti, BMyi, ABDyi ve AByi şaşırttı, hatta telaşlandırdı.Dün Lefkoşadaki bir Rum meslektaşımızla, telefonla AKELin sürpriz tavrını, bunun etkilerini ve Rum tarafından gelecek bir "hayır"ın olası sonuçlarını tartıştık. Edindiğimiz kanaat şu:• AKELin aldığı karardan dönmesi olanaksız. Papadopulos da "hayır" dediğine göre, ayın 24ünde sandıktan çıkacak sonuç belli...• Rum halkı, Annan planının kendilerine büyük haksızlık yaptığı kanısında. Çoğunluk bunun kabul edilmesinin ayrıca gelecek için ciddi riskler taşımasından korkuyor. Gerçi "hayır" diyecek olanlar arasında, bunun adanın bölünmüşlüğünü pekiştireceğini, bugünkü "Yeşil Hat"tın kalıcı bir "hudut" haline geleceğini fark edenler var. Ama onlar da sonuçta bunu Annan planının yaratacağı yeni durumdan daha az sakıncalı buluyorlar...Referandum tarihine kadar "evet" yönünde bir gelişme olması ihtimali zayıf görüldüğüne göre, başka ne beklenebilir? Lefkoşadaki diplomatların bu soruya yanıtı şöyle: "Rumlara bir kez daha referandum yaptırılabilir" (AB içinde emsali var)... Ama Rum kesimi 1 Mayısta AB üyesi olacağına göre bunun pratikte Türk tarafı açısından "erteleme"den farkı ne? GÜNEY Kıbrısta halen referandum için esen "hayır" havasının "evet"e dönüşmesi olasılığı var mı? KIBRIS Rumlarının "hayır" demesi halinde (Türk kesiminin "evet" demesi kaydı ile), KKTCnin "kazançlı" çıkacağına inananlar var. Bu görüşe göre, bu takdirde KKTCye karşı uygulanan ambargo kalkacak, hatta bazı ülkeler KKTCyi tanıyacak...Şu anda daha çok bir temenni olarak görünen bu olasılıkların gerçekleşmesi, gerekli koşulların oluşmasına bağlı.Olası bir "hayır"dan sonra Rum yönetimine karşı ABden (ve ABDden) baskıların, yönelmesi mümkün. Buna karşılık Türk tarafına daha anlayışlı bir tavır sergilenebilir. Ancak bunu kısa sürede "önemli" devletlerin (ve hele BMnin ve ABnin) KKTCyi tanıyacağı, "ambargo"yu da kaldıracağı şeklinde algılamamak gerek.KKTCye uygulanan ambargo, örneğin daha önce Güney Afrikadan Iraka kadar çeşitli ülkelerin tabi olduğu ambargolardan çok farklı. Onlar, BM kararına dayanan yaptırımlardı. KKTCyi ekonomik olarak kıstıran ise, Güney Kıbrıstır. Bir de, KKTCyi tanımamaktan kaynaklanan tedbirleri uygulayan uluslararası kuruluşlar (FİFA gibi)... Bu nedenle KKTCye başka ülkelerden direkt uçak seferleri yapılamadı; Magosa Limanına giden gemiler, Rumların kara listesine alındı. AB ülkeleri, KKTCnin ürünlerinin (narenciye, sütlü mamuller gibi) mutlaka Güneyden "sertifikalı" olmasını şart koştu. (Bu da Kuzeyin tanınmamasının sonucu)...*** DİYELİM ki, Rumların "hayır" demesi üzerine hava Türk tarafının lehine değişti. Güney ile normal ticaret başlayabilir mi? Hayır. Ya AB ülkeleri ile? İşte bu noktada, AB üyelerinin ve ABD başta olmak üzere diğer ülkelerin "tanıma" konusundaki tavrı çok önemli.KKTC Ticaret Odası Başkanı Ali Erelin bize dediği gibi iş sadece KKTCnin devlet olarak tanınması ile de bitmiyor. KKTCnin ihraç edeceği ürünlerin ve malların rekabet edebilecek nitelikte olması için gerekli ekonomik, mali şartların da sağlanması gerekiyor...Yani ayrıntıya inilince, "Rumlar hayır derse ambargo kalkar" gibi bir iyimserliğe hemen kapılmamak gerektiği daha iyi anlaşılıyor... skohen@milliyet.com.tr "Ambargo" nasıl kalkar?