Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Halk oylamasının sonucu, aslında günler önce yapılan nabız yoklamalarını doğru çıkarttı. Oysa, Lindhin öldürülmesinin ülkede yarattığı sempati dalgasının, onun hararetle savunduğu "evet" yönünde bir değişikliğe yol açacağı sanılmıştı.Belki başka (veya daha "sıcak") bir ülkede bu öyle olurdu. Ama İsveçte toplum, duygularla değil, mantıkla karar vermeye ve hareket etmeye alışık. Evet, Lindhin kaderi pek çok İsveçliyi üzdü ve ağlattı. Ama bu, sandık başında kararını değiştirmeye sevk etmedi.***PEKİ, "euroya hayır" demek kararlılığının nedenleri ne?1) Ekonomik neden: İsveç güçlü bir ekonomiye sahip. Genel kanı "euro"ya geçişin sorunlar yaratacağı ve kendi refah düzeyini düşüreceğidir...2) Sosyal neden: İsveç, ileri bir sosyal devlettir. İsveçliler gurur duydukları bu sistemin, "euro" bölgesine dahil olunması halinde alınması zorunlu önlemler (örneğin kamu harcamalarının kısılması gibi) yüzünden sarsılacağını düşünüyorlar...3) Siyasal neden: İsveçliler, kıl payı çoğunlukla girmeye razı oldukları AB içinde, egemenliklerini yitirmek istemiyorlar. Nitekim bu oylama ile, "biz egemenliğimizi ve hareket serbestimizi, ABnin motoru olan Fransa ve Almanyaya terk etmeyiz" mesajını da vermiş oldular...Bir ülkenin ekonomisi öylesine güçlü ve istikrarlı olursa, bu cesareti de gösterir elbet...***İSVEÇ makamları şimdi bir yandan Lindhin katilini bulup bu saldırının ne anlama geldiğini araştırırken, bir yandan da "şiddete karşı şeffaf toplum nasıl korunur" sorusuna yanıt arıyorlar. İsveçte (ve genelde İskandinavyada) liderler normal vatandaş gibi dolaşır, alışveriş yapar, vs. Takdir duyulacak bir halk ile bütünleşme örneği bu... Ama ne yazık ki yaşadığımız şiddet çağında marjinal gruplar veya sapık bireyler, bu güzel düzeni hedef alabiliyor.Sonuç: Herhalde İsveçte de artık liderler yakın korunmaya alınacak, şiddet odaklarına karşı daha etkin önlemler alınacak."Yeni dünya düzeni (veya düzensizliği) kulübü"ne hoş geldin İsveç!.. İSVEÇteki "euro referandumu"nun Türkiye dahil birçok ülkeyi şaşırtan yanı, İsveçlilerin bir suikasta kurban giden Dışişleri Bakanı Anna Lindhe olan büyük sevgisine rağmen, sandık başında bildiğini okumuş olmasıdır. Önümüzdeki hafta başındaki BM Genel Kurul toplantısı öncesinde, Irak konusunda "uluslararası meşruiyet" sağlayacak bir kararın çıkması umudu bir kez daha zayıflamış görünüyor.Hafta sonu BMnin "beş büyükleri" Cenevrede yaptıkları toplantıda bir anlaşmaya varamadılar. Esas anlaşmazlık Fransa ile ABD arasında: Fransa, ABDnin bir ay içinde yönetimi Iraklı "sivil otorite"ye devretmesini ve en geç gelecek yaz seçimlere gidilmesini istedi. ABD ise "Fransız takvimi"nin gerçekçi olmadığını, "işgal"den demokratik yönetime geçişin ancak aşamalı şekilde gerçekleşebileceğini bildirdi.Öte yandan Bush yönetimi Irakta şimdi daha aktif bir BM rolüne razı. Ancak oluşmasını istediği "çokuluslu güç"ün BM değil, ABD denetimi altında olmasında da ısrarlı. Bu da, Güvenlik Konseyinde BM Barış Gücü ile ilgili bir konsensüsün oluşmasına engel.Ne var ki, "Amerikan işgal"inin bir an önce son bulmasını isteyenlere şimdi bizzat ABDnin kurduğu Irak Geçici Konseyinin Başkanı (Çelebi) ve diğer 4 üyesi (Talabani ve Barzani dahil) de katılıyor. Diğer 20 üye sussa veya onaylasa bile, ABD işgal statüsünün Irakta ne kadar "meşru" sayılacağı bir yana, ne ölçüde destek göreceği de, artık Washingtonda - ve de BMde - sorulmalıdır... skohen@milliyet.com.tr BM kararı, hayal...