Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu başlığı Türkiye açısından özellikle Almanya için koyduk. Gerçekten Alman seçimlerinden Schröder - Fischer ikilisinin galip gelmesi, gerek Almanya’daki Türklerin, gerekse Türkiye’nin AB ve de Almanya ile ilişkilerinin hayrına...
Ancak geri planda kalan iki seçim daha yapıldı Avrupa’da. Biri Slovakya’da, diğeri de Makedonya’da. Aslında bu iki seçim de Türkiye’yi yakından ilgilendirir. İkisinde de sonuç, Türkiye açısından memnuniyet verici...
***
ALMANYA’da nefes kesen oy sayımının ardından çıkan tablo çok ilginç: Aslında Gerhard Schröder’in Sosyal Demokratları (SPD) galip gelmedi. Hatta geçen seçimlere oranla epey oy da kaybetti. Ama iktidarı gene de ele geçirdi. O da Yeşiller sayesinde...
İktidar ikilisinin kıl payı ile öne geçmesinde, kuşkusuz bu cenaha kayan Türk oylarının da payı var. Önceki gün belirttiğimiz gibi "Türk oy gücü" bu kez kendini gösterdi. Sonuçta 3 Türk de Meclis’e girmeyi başardı.
Almanya’daki Türk kökenli seçmenler kendi çıkarları açısından "kırmızı - yeşil" koalisyonunun işbaşında kalmasını istiyordu. Tıpkı Ankara’nın da istediği gibi. Schröder - Fischer ikilisinin hükümette olması, Türkiye’nin AB yolundaki ilerlemesini kolaylaştırabilir.
Bu bağlamda Dışişleri Bakanı Gürel’in bir an önce Berlin’e gidip, Schröder ile görüşmesinde büyük yarar vardır. (Keşke bunu bizzat Başbakan yapabilse)...
***
SLOVAKYA’daki seçimlerin ilginç yanı, AB’nin (ve NATO’nun) etkinliğini ortaya koymasıdır.
Bu ülkedeki seçimlerin sonucu, "Slovak halkının AB’yi (ve NATO’yu) seçmesi" şeklinde de yorumlanabilir.
AB ve NATO’ya karşı olan otoriter eski Başbakan Vladimir Meciar, tekrar hükümetin başına geçme şansını kaybetti. Her ne kadar onun milliyetçi partisi (HZDS) oyların yüzde 20’si ile birinci parti olarak çıkmışsa da, belli başlı diğer tüm grupların bir güç birliği kurması onun iktidar yolunu tıkadı. Böylece son dönemin Başbakanı Mikulas Dzurinda’nın liderliğinde herhalde üç veya dört partili bir merkez - sağ koalisyonu kurulabilecek.
Bu, Slovakya’nın 2004 yılı için AB üyelik yolunu açmasını ve Kopenhag zirvesinde de bunun kesinleşmesi olanağını sağlıyor. Gerek AB gerekse NATO son zamanlarda iki örgüte de üyeliğin, Meciar gibi bir lider ile mümkün olmadığı mesajını çok açık biçimde vermişti...
Slovaklar, 12 yıl önce ayrıldıkları Çekler gibi, Batı camiasının içinde olmak istiyorlar. Nitekim bu yönde 1995’ten beri büyük çaba harcıyorlar. Meciar’ın temsil ettiği milliyetçi görüşün de destekçileri var tabii. Ama diğer tüm siyasal güçlerin bir araya gelmesi, AB ve NATO perspektifini yok edebilecek olan sonucu önlemiş oldu...
***
MAKEDONYA’daki seçimlerde de gerek Slav, gerekse Arnavut milliyetçileri, marjinal duruma düşürüldü ve geniş liberal - sosyal demokrat yelpazesindeki partiler galip çıktı.
Daha geçen yıl, etnik çatışmalara sahne olan Makedonya’nın böyle bir sonuç alması, hem kendi çıkarları, hem Balkanlar’daki istikrar açısından çok isabetli. Bu, Georgiewski’nin katı rejimi yerine, Branko Crvenkosvki’nin yönetiminde geniş bir koalisyonun kurulmasını sağlıyor. Bu hükümette Slav ve Arnavut kökenli ılımlı politikacılar da oturacak ve ülkeyi iç savaşın eşiğine getiren huzursuzluklara son vermeye çalışacak.
120 sandalyeli yeni Meclis’te ilk kez 3 Türk kökenli milletvekili de yer alacak. "Makedonya Türkleri Demokratik Partisi"nden Zerrin Abbas ile Kenan Hasipi, diğeri de Georgiewski’nin partisinden Adnan Kahil...
Sonuç, Makedonya’daki Türk toplumu ve Türkiye açısından, gerçekten hayırlı sayılır...