Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Büyükelçi hastanede yatıyordu. "Ermeni Devrimci Ordusu" (ARA) adlı örgüte mensup 3 terörist, sabahın erken saatlerinde ikametgâhı bastığında, Coşkun Kırca olağanüstü bir refleksle banyonun penceresinden bahçeye atlamıştı. Dört buçuk saat, şiddetli soğukta, bir saçağın altına sığınan büyükelçinin vücudunun sağ tarafından birçok kemik kırılmıştı...Teröristler ise, rezidansta tuttukları Bayan Bige Kırca ve (o zaman 14 yaşında olan) kızı Gülcanı rehin tutuyor, onlardan büyükelçinin nerede olduğunu öğrenmeye uğraşıyordu. Ancak bunu başaramayacaklar ve Kanada güvenlik güçlerinin operasyonu sonunda yakalanacaklardı...* * * ZOR bir ameliyattan sonra, hastanede görüştüğüm Coşkun Kırca, vücudundaki sızılara rağmen, enerjisini toplayıp bu saldırıdan nasıl kurtulabildiğini tüm ayrıntılarıyla anlattı. "Ottawada geçen ay göreve başladığım günden itibaren başımıza gelebilecekleri düşünüp bazı incelemeler yaptım. Yani ben en kötü ihtimallere karşı hazırdım" diyen Kırca, soğuk ve yağmur altında yaralı olarak dört buçuk saatlik heyecanlı beklemede, hep eşini ve kızını düşündüğünü, ancak teröristlerin onları vurmaya cesaret edemeyeceklerinden de emin olduğunu söyledi.Kuşkusuz bu olayda büyükelçinin olduğu kadar eşinin ve kızının gösterdiği cesaret de çok önemli idi. Hikâyenin o yönünü de kendilerinden dinledim. Teröristler sıkıştırdıkça Bige Kırca, kocasının Kanada dışında bulunduğunu, Gülcan da Kırcanın kızı değil, onun evine gelen bir misafir olduğunu ısrarla söylüyordu...* * *BİGE Kırcanın görüşmemiz sırasında açıkladığı bir ayrıntı çok etkileyiciydi: Yerel TV kanallarından biri, ikametgâhın dışından çeşitli görüntüleri ("zoom"layarak) yayımlıyordu. Bir ara spiker, büyükelçinin bahçede bir yerde saklanmış olabileceğinden söz etti... Neyse ki o sırada TVnin karşısında duran terörist, bu söylenenleri izlememiş veya (belki İngilizcesi yeterli olmadığı için) pek anlayamamıştı... Bige Kırcanın deyişiyle bu bir "mucize" idi...Eğer teröristler o haberi öğrenebilselerdi, bahçeye çıkıp büyükelçiyi bulmaları işten bile değildi.Böyle olaylarda doğrusu medyaya çok büyük sorumluluk düşüyor...* * *COŞKUN Kırca, bu olaydan sonra Türkiyeye döndü ve çalışmalarını, politikadan yazarlığa ve akademisyenliğe kadar, çeşitli alanlarda sürdürdü. Gerçekten Kırcanın her parmağında bir marifet vardı: Diplomat (büyükelçi), politikacı (milletvekili, bakan), hukukçu ve akademisyen, gazeteci-yazar... (hatta özel yaşamında iyi yemek yapma yeteneği)...İlkelere ve görüşlerine sımsıkı bağlı kalmasını, her durumda dimdik durmasını bilen bir kişiliğe sahipti.Onun, New Yorkta BMdeki büyükelçimiz iken, özellikle Kıbrısla ilgili tartışmalardaki performansını anımsıyorum. O zamanlar Rum temsilcisi, BM çevrelerinde popüler bir sima olan Rossides idi. Toplantılarda Rossides ne zaman karşısına çıksa Kırca nefis Fransızcasıyla yaptığı konuşma ile onu mat ederdi. Bir kere Yunan temsilcisi bana şöyle demişti: "Kırcanın argümanlarını kabul edemem; ama belagatini ve ikna gücünü de teslim etmem lazım"...Ruhu şad olsun. skohen@milliyet.com.tr YIL 1985... 12 Mart günü Ottawadaki büyükelçimiz Coşkun Kırcaya bir terörist saldırısının yapıldığı, kendisinin elçilik ikametgâhının ikinci katından atlayarak kurtulduğu haberini Washingtonda öğrendiğim zaman, derhal Kanada başkentine geçtim.