Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gezi Parkı krizinin devamı içeride nasıl gerginliği körüklüyorsa, dış ülkeler ve kuruluşlarla ilişkileri de bozma tehlikesini artırıyor.
Dolayısıyla bu sorunun bir an önce çözümlenmesi, her bakımdan şart. Son 48 saat zarfında uzlaşma yönünde atılan adımlar -geç de kalınmış olsa- umut verici...
Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, Gezi olayının dış politikaya yansıması gecikmedi. Batı’dan Doğu’ya, pek çok ülkeden ve uluslararası kuruluştan hükümetin tutumunu hedef alan eleştiriler geldi. Türkiye’nin son zamanlarda yükselen imajına gölge düştü.
Kuşkusuz bu kriz atlatılır ve bir uzlaşma örneği verilebilirse, dış politikadaki sıkıntıların giderilmesi ve dış imajın düzelmesi de kolaylaşacaktır.
***
Bu olaydan tabii çıkarılacak çok ders var. Bunlardan biri de dış politika ile ilgili.
Gezi Parkı’nda başlayan ve Türkiye’nin çeşitli yerlerine yayılan gösterilerin başta dost ülkeler olmak üzere uluslararası camia tarafından yakından izlenmesi ve özellikle ilk günlerdeki nahoş görüntüler nedeniyle eleştirilere konu olması doğal.
Bu gibi hallerde içeride olduğu gibi, dışarıda da sağduyulu bir kriz yönetimine ihtiyaç var. Dış ülkelerden ve kuruluşlardan gelen olumsuz tepkileri ve kafalarda beliren komplo kuşkularını gerekçe olarak gösterip bunu dış çevrelerle bozuşmaya götüren tavırlar sergilemek, yarar değil, zarar getirir.
***
Önceki gün Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’deki durumla ilgili aldığı karar ve başta Başbakan olmak üzere hükümet yetkililerinin buna karşı gösterdiği sert tepki, Ankara ile AB arasında yeni bir sürtüşmeye yol açtı.
AB üye devletlerinden seçilmiş 754 temsilcinin yer aldığı Avrupa Parlamentosu’nun büyük bir çoğunlukla aldığı karar, Gezi olayında hükümetin aldığı tutumu eleştiriyor. Ayrıca belli başlı partilerin hazırladığı ortak metinde, Türkiye’nin ifade özgürlüğü ve demokratik haklar alanındaki yetersizlikleri de belirtiliyor.
Bu metinde bazı abartılar ve hatta önyargı belirtileri görmek mümkün. Ancak Gezi olayları da sadece birkaç ağacın korunması ile ilgili görülmüyor ve uzlaşma kültürü, yaşam tarzı, ifade özgürlüğü gibi değerleri kapsayan daha geniş bir çerçeve içinde değerlendiriliyor.
Olayı daha çok Gezi Parkı’nın düzenlenmesi ile ilgili gören hükümetin Avrupalı parlamenterlere tepkisi (ki bunların içinde “Türk dostları” da var) oldukça sert oldu. Başbakan “senin haddine mi düştü” üslubu ile kararı tanımadığını ilan etti...
***
Aslında Avrupa Parlamentosu’nun kararı bağlayıcı değil. Ama bu tür kararlar Avrupa topluluğunun duruşu olarak kabul edilir. Kaldı ki, AB’nin önde gelen yetkilileri (Ashton’dan Fülle’ye kadar) Gezi olayında benzer mesajlar vermiş bulunuyorlar.
Avrupa Parlamentosu’nun kararı, birçok Avrupalı ülkeden ve ABD’den gelen tepkiler gibi, tartışılabilir. Ancak bütün bu eleştirilere karşı mantıklı argümanlar kullanmak yerine saldırgan bir üslupla karşılık vermek, gereksiz sürtüşmelere yol açar. Daha önce de bunun örnekleri görüldü.
Yumuşak üslup, esnek tutum, içeride de dışarıda da her zaman daha iyi sonuç verir...