Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Türkiye'nin halen Malezya başkenti Kuala Lumpur'da yapılmakta olan İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Dışişleri bakanları toplantısına olağanüstü bir önem vermesinin başlıca nedeni, kuruluşun bir numaralı yöneticisi durumundaki Genel Sekreter koltuğuna adaylığını koymuş olmasıdır.
       Bu kez konferansa iki bakan ve 28 kişilik bir heyetle katılan Türkiye'nin bu kevkiyi elde etmek isteyişi, dış politika hedefleri ile ilintilidir. Ankara dış ilişkilerini çeşitlendirmek, çok boyutlu hale getirmek ve böylece etkinliğini artırmak için, sahip olduğu coğrafi, tarihi, kültürel ve stratejik olan haklarını kullanmak çabasındadır.
       Bu bağlamda, Türk diplomasisi İslam dünyasının bir nevi siyasal çatısını oluşturan İKÖ'de de daha aktif bir rol oynamakta yarar görmektedir. Her ne kadar 56 üyesi bulunan İKÖ - diğer bölgesel kuruluşlar kadar - dünya siyasetinde ağırlığını hissettiremiyorsa da, Ankara bu uluslararası camianın iyi yönlendirilmesi halinde, daha büyük bir etkinliğe sahip olabileceği kanısındadır.
       * * *
       TÜRKİYE'nin Genel Sekreterliğe adaylığını koyarken ve son günlerde lobi faaliyetini yoğunlaştırırken öne sürdüğü çok anlamlı bir argüman var: Genel sekreter adayı olan deneyimli büyükelçi Yaşar Yakış'ın belirttiği gibi, bu teşkilatın başında bir Türk'ün bulunması İslam ile laikliğin birlikte yaşayabileceğinin canlı bir örneğini verecektir. Türkiye, İKÖ'de Türkiye ile Batı arasında bir köprü işlevini görecektir...
       İKÖ'de Genel Sekreter dört yılda bir kıtalara göre dönüşümlü olarak değişir. Son dönemde bu görevi yapan Fas'ın, şimdi işi bir Asyalıya devretmesi söz konusu. Türkiye Asya kıtasına mensup bir ülke olarak aday. Bangladeş de onun rakibi. Ama bu arada Fas da - Arap blokundan aldığı cesaretle - yeniden adaylığını koymuş bulunuyor.
       Gerçi Türkiye'yi destekleyen Asya ve Afrika ülkeleri var. Buna karşılık, "Arap dayanışması"na ve "din faktörleri"ne öncelik verenler rakip adaylara meylediyor.
       Aslında bu, ciddi bir siyasal tercih olayıdır. Diğer bir deyişle İKÖ üyelerinin oyu, bu örgütün nasıl bir kimlik taşımasını ve nasıl bir yol izlemesini istediklerini ortaya koyacaktır. Ama kabul etmeli ki, bu gibi örgütlerde objektif ve mantıklı ölçütlerden çok, bencil hesaplar ağır basıyor...
       * * *
       KONFERANSIN açılışında Malezya Başbakanı'nın konuşmasının bir yerinde geçmişteki hatalardan söz ederken Arapların Osmanlı yönetimine karşı emperyalistlerle işbirliği yapmasını örnek olarak göstermesi ilginçtir. Verilen mesaj, İslam ülkelerinin, gerçek çıkarlarını bilmesi ve birlikte hareket etmesi gerektiğidir.
       Dışişleri Bakanı İsmail Cem de benzer bir mesaj vermiştir. Onun deyişi ile "çatışmalarda her zaman Müslüman ülkelerin kaybetmelerinin nedeni, kendilerinin gerektiği gibi işbirliği yapmamasıdır". Cem'e göre bu zaaf, İKÖ'nün daha iyi örgütlenmesi ile giderilebilir.
       Bakan'ın bu bağlamda saydığı bazı örnekler için bu gözlem geçerlidir. Ama bazı örnekleri bu genellemeye dahil etmek mümkün değil. Irak'ı ele alalım: Bu ülkenin içine düştüğü durumun nedeni, kendisine İslam dünyasının destek vermemesi mi, yoksa Saddam Hüseyin'in İran ve Kuveyt gibi İslam ülkelerine saldırması ve yayılmacı politikalar izlemesi midir?
       Bizi ilgilendiren örnek Kıbrıs tabii. Gerçekten eğer İslam alemi Türk tarafını desteklese idi, KKTC bugün daha güçlü bir pozisyonda olabilirdi.
       Bakalım İKÖ'nün bu toplantısından, böyle bir destek - net olarak - çıkacak mı?


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr