Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Görüntü haftalardır görmeye alıştığımız hep o dramatik sahneler: Açık denizlerde derme çatma teknelerin içinde kendilerini kabul edecek bir ülke arayan, aç ve susuz, perişan göçmenler...
Ama bu kez bu görüntüler Akdeniz’den değil, Güneydoğu Asya’dan yansıyor...
Bu mülteciler ta Myamar’dan (eski adıyla Birmanya’dan) geliyorlar. Bu ülkenin Müslüman azınlığına mensuplar. Budist çoğunluğun baskılarından, saldırılardan ve de yoksulluktan kaçıyorlar. Tıpkı Ortadoğu’dan ve Kuzey Afrika’dan kaçanlar gibi...
Onlar da yeni bir hayat kurabilecekleri bir yer arayışı içinde “insan kaçakçıları”nın kucağına düşüyorlar. Ve o ufak teknelerle, bir insan istifi halinde, bilmedikleri diyarlara doğru yola çıkıyorlar.
Myanmarlı Müslüman göçmenlerin üç adresi var: Tayland, Malezya ve Endonezya. Üçü de onları reddediyor. İçinde bulundukları tekneler açık denizlerde bocalayıp duruyor. Göçmenlerin bir kısmı daha karaya çıkamadan ölüyor, cesetleri denize atılıyor...
***
Bu faciaya yürek dayanır mı? En azından Endonezya ve Malezya gibi Müslüman ülkeler bu dindaşlarına neden sahip çıkmıyorlar?
Akdeniz’deki göçmen akınına dönersek, AB nihayet bu konuda bir şeyler yapmayı, üye ülkeler belirli kotalar içinde bazı göçmenlere sığınma hakkını vermeyi planlıyor.
Ama bu yetecek mi? Ülkelerinden kaçanların sayısı o kadar büyük ki, sorun ancak geniş bir uluslararası dayanışmayla çözülebilir. Buna Avrupa dışındaki ülkelerin de el uzatması gerek. Örneğin zengin Körfez ülkeleri gibi. Onlar da neden bu insanlık dramına seyirci kalıyorlar? Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden kaçmak zorunda kalan -üstelik kendi kültürlerine yakın- insanlara neden kucak açmıyorlar?..

Haberin Devamı

KÖRFEZ’İN DERDİ

ABD’nin Körfez İşbirliği Konseyi’ne mensup 6 Arap ülkesi ile Camp David’de düzenlediği zirvede önemli bir lider eksikti: Suudi Arabistan Kralı Salman.
Yeni Kral bu toplantıya katılmamakla, Başkan Obama’ya bir mesaj vermek istiyordu. O mesaj da Beyaz Saray’ın özellikle İran politikasından hiç hoşnut olmadığını hissettirmek...
Washington’da bu mesaj ciddiye alındı ve Obama Suudi Arabistan adına veliaht Prens’in katıldığı toplantıda Körfez ülkelerine duymak istedikleri teminatı iletti: ABD İran’la nükleer anlaşmayı ancak “kapsamlı ve denetim altında” olması şartıyla imzalayacak, ABD Suudi Arabistan dahil Körfez ülkelerinin yanında olacak, onları savunacak ve ordularını güçlendirecek...
***
Obama’nın bu sözlü angajmanı, Suudilerin İran’ın nükleer tehdidi konusundaki korkusunu bir nebze yatıştırabilir. Ancak Kral Salman, diğer bölge liderleri gibi, İran’ın Şii yayılmacılığından da kaygılı. Yemen bunun bir örneği. Suudileri bu ülkeye karşı askeri müdahalede bulunmaya sevk eden de İran’ın oradaki varlığı ve faaliyetidir.
Riyad’ın amacı, İran’ın Ortadoğu’daki ilerleyişini durdurmaktır. Bu amaçla kendi etrafında (Mısır’dan Pakistan’a) bir eksen kurarak İran’ı çevrelemeye çalışıyor.
ABD’nin şu sırada İran’la bir “flört havası”na girmesi Körfez’dekileri endişelendiriyor. Obama’nın güvencesi bakalım Suudi sarayında yeterince güven uyandıracak mı?