Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İran yönetimi bir süreden beri, kendi deyişi ile, sırf enerji kaynağı sağlamak amacı ile (yani "barışçıl niyetlerle") nükleer programını geliştirmeye çalışıyordu. Batı, özellikle ABD ve İsrail, buna büyük kuşku ile bakıyor ve zengin petrol ve gaz kaynaklarına sahip olan İranın asıl hedefinin nükleer silah üretmek olduğunu iddia ediyordu.Son haftalarda bu tartışma, ABDnin veya İsrailin İrana karşı bir müdahale olasılığını gündeme getirmişti. Gerek Başkan Bush, gerekse İsrail Başbakanı Şaron, çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda, İranın atom bombasına sahip olmaya yönelik çalışmalarını durdurmadığı takdirde, "bunun sonuçlarına katlanması gerektiği" yönünde uyarılarda bulunuyordu.Zaten epey karışık olan Ortadoğuda, bu kez İran üzerinde odaklanacak öylesine tehlikeli bir kriz ihtimali gerçekten korkutucuydu...* * *Eğer İran önceki gün - son dakikada - atom bombasının üretimi sürecinde önemli bir aşama olan uranyumu zenginleştirme programını askıya almaya razı olmasaydı, bugünlerde meselenin ABD tarafından Birleşmiş Milletlere getirilmesi ile büyük gerginlik yaşanacaktı. ABDnin niyeti, İranı bu programdan vazgeçirmek için siyasal ve ekonomik ambargo ile yoğun baskı altında tutmaktı.İranın bu programını askıya almaya razı olmasında herhalde Washingtonun uyarıları ve (İsrailin tehditleri) rol oynadı. Ama asıl etkili olan, AB diplomasisi oldu.İngiltere, Almanya ve Fransa birkaç hafta önce devreye girmeye ve Tahran ile bu konuda bir diyalog başlatmaya karar verdi. "AB üçlüsü" başta İranlıların bilinen argümanları ve inatçı tavrı ile karşılaştı. Ama çetin müzakereler, nihayet İran hükümetinin daha esnek davranarak uranyumu zenginleştirme projesini askıya almaya razı olması ile sonuçlandı.* * *Dünya - ve özellikle bölge - böylece en azından şimdilik rahat bir nefes alabilecek.Gerçi İran hükümeti, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna (IAEA) gönderdiği resmi yazıda, sözü geçen programı durdurmaya karar verdiğini bildiriyor; ancak bu, Tahranın bundan tamamen vazgeçtiği anlamına da gelmiyor. 15 Aralıktan itibaren (en az iki yıl süreceği tahmin edilen) bir müzakere süreci başlayacak. Bu da ucu açık bir süreç sayılıyor...Ama hiç olmazsa, uluslararası camia ile İran arasında bu meseleye diyalog yolu ile çözüm yolu aranacak. Kuşkusuz bu zorlama ve güç kullanma yönteminden çok daha iyi...* * *İran geri adım atmış görünmekle beraber, bu olayda taktik bir başarı kazanmış sayılabilir. En azından üzerindeki tehdidi ve izolasyon olasılığını uzaklaştırmış oluyor. Ayrıca AB ile bir yakınlık kuruyor. Nitekim AB, İrana şimdi ekonomik ve teknolojik destek sağlama sözünü vermiş bulunuyor...Bu olayın ilginç bir yanı da, ABnin tehlike sezilen bir durumda aktif olarak devreye girmesi ve ABDnin önüne geçerek uyuşmazlığı diplomasi yolu ile çözümlemeyi başarmasıdır. Bu, gerçekten ABnin kredisine işlenmesi gereken bir başarıdır. Tabii yeter ki varıldığı bildirilen anlaşma üzerinde süreklilik sağlansın... skohen@milliyet.com.tr Dikkatlerin Irakta Fellucedeki dramatik durum ve Filistinde Arafatın ölümünü izleyen gelişmeler üzerinde toplandığı bir sırada, Ortadoğunun geleceği açısından önemli - ve umut verici - bir haber geldi. Buna göre İran, büyük gerginlik yaratmaya aday olan nükleer programını durdurmaya karar vermiş bulunuyor...