Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Britanya hükümetiyle İskoç özerk yönetimi arasında “bağımsızlık referandumu” konusunda anlaşmaya varılması, sadece Birleşik Krallığın değil, aynı zamanda Avrupa’da birçok ülkenin siyasi geleceğini etkileyecek olan önemli bir gelişmedir.
Bu anlaşmanın bir anlamı Britanya’nın kendi toprakları içindeki bir bölgenin bağımsız olma hakkını tanımaya hazır olduğudur. Diğer bir özelliği de, İskoçların bu noktaya şiddete başvurmadan, uzun siyasi bir mücadeleden sonra ulaşmış olmalarıdır.
Bu olay aynı zamanda ayrılıkçılık -veya “mikro-milliyetçilik”- dalgasının yalnız Asya’da ve Afrika’da değil, ulus-devlet kavramının ve kurumlarının iyice yerleşmiş olduğu sanılan Avrupa’da da yayılmakta olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
Son dönemde yaşlı kıtada bu tür hareketler Çekoslovakya’nın ikiye bölünmesine, Yugoslavya‘nın da dağılmasına yol açmıştı. Halen İspanya Bask bölgesindeki ve Katalonya’daki ayrılıkçı hareketlerle uğraşıyor. Belçika dahi Flamanların ayrılma yönündeki çabaları sonucunda ikiye bölünme tehdidi ile karşı karşıya...

Önce İskoç
İskoçya’nın Birleşik Krallığın bir parçası haline gelmesi 300 küsur yıl önce gerçekleşti. Bu uzun zaman zarfında İskoçlar kendi “milli kimlikleri”ni tüm özellikleriyle korudular.
Yıllar önce İskoçya’ya yaptığım bir seyahatte insanlara kendilerini öncelikle nasıl tanımladıklarını sorduğumda hemen hemen hepsinin verdiği yanıt aynıydı: “Önce İskoç, sonra Britanyalı”...
Son yıllarda çeşitli İngiliz hükümetleri, ülkedeki Kuzey İrlandalıların, Galler bölgesi halkının ve de İskoçların daha özerk (veya bağımsız) olmak arzusunu dikkate alarak bütün bu bölgelere geniş ölçüde otonomi verdiler. İskoçya 1990’lardan beri bölgesel bir parlamentoya ve hükümete sahip. Bu yönetimin yargı sisteminden maliyeye kadar birçok alanda karar alma yetkisi var.
Referandum için İngiltere Başbakanı David Cameron ile müzakereleri sürdüren ve anlaşmayı Edinburgh’da imzalayan da, bu yönetimin başındaki “Chief Minister” sıfatını taşıyan Alex Salmond’dur.

Çoğunluk karşı
Bu anlaşma, İskoç lideri için muhakkak ki büyük bir başarı. Ancak bunun gerçek bir zafer sayılması için Referandum’dan “evet” sonucunun çıkması gerekiyor. Ancak son kamuoyu araştırmaları İskoç halkının bağımsızlığa ancak yüzde 40 civarında “evet” diyeceklerini -yani çoğunluğun buna karşı olduğunu- gösteriyor.
Halk oylaması 2014’te yapılacak. O zamana kadar bu oranlar değişebilir. Eğer ayrılıkçılar galip gelirse, Birleşik Krallık büyük bir yara almış olacak. O zaman Kuzey İrlanda’ya ve Galler’e de sıra gelecek.
Böyle bir gelişmenin “domino etkisi”ni göstererek Belçika’dan İspanya’ya kadar Avrupa’da bağımsızlık isteyen halkları da cesaretlendirmesi olasılığı büyüktür.
Bu nedenle “İskoçya örneği” şimdiden herkes tarafından dikkatle izlenecektir...