Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Daha seçim kampanyası sırasında kendisini iktidara hazırlayan AKP, hükümeti henüz kurma aşamasına gelmeden, kolları sıvayarak işe koyuldu bile...
İlk iş de, Tayyip Erdoğan’ın son demeçlerinde açıkladığı öncelikler sıralaması doğrultusundaki "AB atağı" ile ilgili.
Gerçekten AB konusunun AKP’nin "ivedi işler" listesinin başında yer alması anlamlı. Bu, Erdoğan ve ekibinin AB ile bütünleşme hedefine ne kadar önem atfettiğini gösteriyor.
AKP’nin bu işe öncelik vermesinin ve daha yeni Meclis toplanmadan, hükümet kurulmadan alelacele atağa kalkmasının nedeni açık: Kopenhag zirvesine 5 hafta kaldı. Hükümetle ilgili çalışmaların tamamlanmasını bekleyecek vakit yok.
Bu görüşün yeni Meclis’teki ikinci parti, yani CHP tarafından da paylaşılması önemli. Deniz Baykal’ın dün Erdoğan ile buluşup AB konusunda bir nevi iktidar - muhalefet ittifakı veya bir ortak cephe kurması, çok isabetli. Şimdi AB atağı iki koldan, daha etkin biçimde sürdürülebilecek...
***
TAYYİP Erdoğan’ın bu atak çerçevesindeki girişimlerine ilk olumlu yanıtın Yunanistan’dan gelmesi de sevindirici. Bu da Simitis - Papandreu ikilisinin son zamanlarda Türkiye - AB ilişkilerine yardımcı olma çabalarının Ankara’daki iktidar değişikliğinden etkilenmediğini gösteriyor.
Erdoğan ve arkadaşları şimdiye kadar kesinleşen programa göre Roma’dan Madrid’e kadar birçok Avrupa başkentlerini ziyaret ederek Ankara’nın AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması konusundaki isteğini iletecek.
Kuşkusuz bu girişimin gereken mesajların zamanında verilmesi açısından yararı olacak. Ancak Kopenhag zirvesini etkilemenin tek yolu bu olmasa gerek. Yeni yönetimin, süratle "İlerleme Raporu"nda sözü geçen bazı eksiklikleri tamamlamaya veya yetersizlikleri gidermeye kararlı olduğunu gösterecek adımlar atması lazım. Özellikle işkence ve ifade özgürlüğü alanında yapılacak "jestler" çok etkili olacaktır.
Yeni hükümet eğer böyle bir iradeye sahip ise, bunu gerçekleştirebilir. Bir AB’li diplomatın deyişi ile, "AKP kendi başına hükümet kurmanın avantajını kullanabilir. Önceki koalisyon hükümeti, yapamadıkları için ortaklar arasındaki uyumsuzlukları öne sürüyordu. Şimdi artık böyle bir gerekçe sunulamaz"...
***
BRÜKSEL’den gelen mesajlar, AB’nin AKP yönetimine şimdiden bir "kredi açtığı" yönündedir. Yani AB özellikle Erdoğan’ın seçimden hemen sonra yaptığı konuşmadaki taahhüdünü de dikkate alarak, yeni hükümetin çabalarına destek olmaya hazır. Ama önce Ankara’nın "İlerleme Raporu"nda belirtilen şartları ne ölçüde yerine getireceğini görmeye - ve dolayısı ile daha bir süre beklemeye - niyetli.
Bu da Kopenhag’dan açık - seçik bir müzakere tarihinin çıkmayabileceğini gösteriyor. (Aslında bunun iktidar değişikliği ile de ilgisi yok. Aynı koşul, bundan önceki yönetim için de geçerli idi). Bu nedenle yeni hükümetin (ve de muhalefetin) "Kopenhag’dan kesin tarih dışında başka bir şey kabul edilemez" havasına girmemesinde ve bir yandan bunun için uğraş verirken, bir yandan da "Selanik randevusu"nu (Haziran 2003) daha gerçekçi bir olasılık olarak not etmesinde yarar vardır...