Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yaklaşık üç ay süren bombardımanlarla, Kosova dahil Yugoslavya'yı yıkan Batılılar, şimdi bu ülkeyi nasıl yeniden inşa edeceklerini tartışıyorlar.
Belgrad'ın ve hele Kosovalıların bu işi kendi olanakları ile gerçekleştirecek halleri yok. Bu insanların tekrar normal yaşamlarına dönmeleri, Batılıların kendilerine el uzatmalarına bağlı.
NATO, AB ve G - 8 gibi topluluklar, bu konuda sorumluluklarının farkında. Zengin sayılan ülkeler, en az 100 milyar dolar olarak tahmin edilen hasarı onarmak için birtakım planlar hazırlıyorlar. "İstikrar Paktı" adı verilen bir plana göre, Kosova başta olmak üzere Yugoslavya'nın yeniden yapılanması için özel bir fonun kurulması söz konusu. Geçen hafta Köln'de yapılan toplantılarda, gereken büyük meblağların kimler tarafından, nasıl sağlanacağı ve daha da önemlisi bu yardımların ne şekilde ve hangi şartlarla yapılacağı tartışıldı.
Milyarlarca dolarlık fonun nasıl oluşturulacağı kadar, bu yardımların nasıl gerçekleştirileceği, şimdiden bir tartışma konusu oluyor.
* * *
BAŞKAN Clinton, Kosova'ya gereken yardımın öncelikle yapılmasını (ve bunu özellikle Avrupalıların üstlenmesini) istiyor; ama Yugoslavya'ya gelince, Slobodan Miloşeviç iktidarda kaldığı sürece "yeniden inşa programı"nın askıya alınması gerektiğini savunuyor.
Almanya dahil, bazı Avrupalı ülkeler Clinton'ın bu görüşüne pek katılmıyorlar. Ama ABD'nin "mantığı" şu: Yugoslavya'yı (ve Kosova'yı) bu hale getiren Miloşeviç'tir. Bu adam ayrıca insanlık suçu işlemiştir. Şimdi Batı, Belgrad'a yardım ederse, Miloşeviç'in iktidarda kalmasını sağlamış, yani onu bir nevi ödüllendirmiş olur...
Clinton yalnız bir noktada "esneklik" gösteriyor ve halkın "insancıl ihtiyaçlarını" temin etmek için sadece hastanelerin ve elektrik santralarının yeniden inşa edilmesine yardımcı olunmasını öneriyor. Ama, "yollar, köprüler, barajlar, binalar, vs. öyle kalsın" diyor.
Bu mantığa göre, yıkıntılar öyle kalırsa ve ekonomik sıkıntılar artarak devam ederse Miloşeviç cezalandırılmış, yalnızlığa itilmiş olacak ve böylece iktidarda daha tutunamayacaktır.
* * *
BİR liderin - daha doğrusu bir diktatörün - yanlış politikaları yüzünden, bütün bir ulusa sıkıntı ve acı çektirmek doğru mu?
Şu anda Yugoslavya konusunda oluşturulmakta olan politika, bu temel soruyu bir kez daha gündeme getiriyor.
Bundan önce aynı soru, Saddam rejimine karşı izlenen strateji nedeni ile, tartışılmıştı. Ne var ki, yıllardır uygulanan yaptırımlar, Saddam Hüseyin'in sonunu getirmemiş, sadece Irak halkının acılarını sürdürmüştür. Buna benzer örnekler çoktur.
Yugoslavya'nın farklı bir örnek olup olmayacağı zamanla görülecektir. Ülkenin perişanlığı, Sırp halkının nihayet kendilerini bu hale düşüren Miloşeviç'e başkaldırmasına yol açabilir mi? Veya Miloşeviç, durumun vahametini anlayıp çekilebilir mi?
Esas mesele, Yugoslavya'nın yıkılması ile sonuçlanan olaylarda tek sorumlunun Miloşeviç mi olduğu, yoksa en azından kendi halkının bir kesiminin de kabahatli olup olmadığıdır. Örneğin Kosova'daki katliamda, orada yaşayan Sırpların hiç mi günahı yok? Belgrad'da Miloşeviç'e hayranlıklarını ve desteklerini sergileyenler, olup bitenlerden hiç mi sorumlu değil?..
Tabii bütün bir milletin, yıkıntılar arasında, acı çekmeye mahkum edilmesi, hoş değil. Keşke sadece hataların sorumluları bunun hesabını verebilseler ve halk kitleleri bu sıkıntıları çekmeseler...
Ama bu da ancak demokrasilerde olur.
Demokrasinin fazileti de budur...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr