Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

KAOD halk ayaklanmalarına sahne olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu kapsayan “Arap coğrafyası”nın kısaltılmış adı.
Yıllanmış totaliter rejimlere karşı bu geniş bölgede değişim rüzgârlarının esmeye başlamasından bu yana neredeyse üç ay geçti; fakat diktatörlerin devrildiği ülkeler dahil, hiçbirinde taşlar yerine oturmadı.
KAOD’da tam bir kaos hüküm sürüyor. Ve bu “ucu açık” belirsizlik dönemi daha uzunca bir süre devam edecek gibi görünüyor...
Bu coğrafyada göze açıkça çarpan husus, mevcut rejimlere karşı halk hareketlerinin “bulaşıcı” niteliğidir. Ancak hızla yayılan bu akım her yerde “domino etkisi”ni aynı şekilde göstermiyor. Sürecin seyri ve sonuçları ülkeden ülkeye değişiyor.
Ama şu anda ortak nokta, devam etmekte olan belirsizlik ve kargaşadır.

Devrimin devamı
Mısır’da geçen ay Hüsnü Mübarek’in çekilmeye mecbur edilmesinden ve geçici yönetimin işbaşına geçmesinden sonra ülkenin normal siyasi düzene hızla ve sükunetle geçebileceği umulmuştu.
Ne var ki son günlerde Tahrir meydanı yeniden gösterilere ve de çatışmalara sahne oldu.
Bundan önce sokaklara dökülen Mısırlıların ortak isteği, Hüsnü Mübarek’in gitmesiydi. Bu kez halkın çeşitli kesimlerinden gelen göstericilerin farklı talepleri var: Bir kısmı Mübarek ve diğer eski yöneticilerin tutuklanıp, yolsuzluklar ve diğer suçlar nedeniyle yargılanmalarını istiyor. Çalışan kesim ücretlere zam talep ediyor. Gençler işsizlikten şikâyet ediyor, kadınlar eşitlik istiyor... Bu arada hepsinin ortak beklentisi, askeri yönetimin bir an önce seçimleri hazırlayıp sahneden çekilmesidir.
Kahire’deki son gösterilerin kaygı yaratan yanı, askerin sert müdahalesi sonucunda ordu ile halkın karşı karşıya geldiği görüntüsünü yansımasıdır.
Bir Mısırlı akademisyenin dediği gibi, “devrim diktatörün (yani Mübarek’in) devrilmesiyle bitmedi. Devrim şimdi diktatörlüğün (yani eski rejimin ve politikalarının) son bulması için, devam ediyor...”
Bütün mesele bu sürecin makul bir süreç içinde çatışmasız geçip geçmeyeceğidir. Bunda tam bir belirsizlik var.

Diktanın sonu
KAOD platformunda halk ayaklanmalarının çoğu henüz ilk aşamalarında görünüyor. Yani bu ülkelerde otoriter yöneticiler direniyor ve halk ile ordu karşı karşıya geliyor.
Libya’da geçen hafta yazdığımız gibi, krizin “askeri çözüm”ü yoktur. İç savaş sadece ölüm, yıkım ve felaket getiriyor. Bu bakımdan bir an önce bir ateşkesin sağlanması zorunludur. Bu amaçla Afrika Birliği de aktif olarak devreye girdi. Yarın Katar’da yapılacak geniş bir toplantıda bu konuda Türkiye’nin hazırladığı “yol haritası” da ele alınacak.
Ancak Libya krizinin Kaddafi çekilmeden halledilmesi imkânsız. Oysa şimdilik görünürde böyle bir olasılık yok.
Dikta rejimleriyle ilgili durum, Bahreyn ve Yemen’de de bazı benzerlikler taşıyor. Gerçi bu ülkelerin ayaklanmalarının nedenleri, amaçları farklı; ama ilk ve başlıca hedef diktatörlerin çekilmesidir. Suriye’de dahi son günlerde yapılan gösterilerde Beşar Esad hedef alınmıştır.
Bu ülkelerde yönetimlerin halkın bazı değişim taleplerini kabul etmesi, reformlar vaat etmesi, sokaklara dökülenleri tatmin edecek ve bu hareketler son bulacak mı? Yoksa -Mısır’da görüldüğü gibi- “devrim” yeni taleplerle devam edecek mi? Ve en önemlisi, değişim, mevcut liderlerle gerçekleşebilecek mi?
Mevcut belirsizlikler ve kaos ortamında yanıtlanması zor sorular bunlar...