Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Daha baştan “Ermenistan açılımı”na karşı çıkan veya bundan bir sonuç beklemeyen çevreler şimdi “protokoller krizi”nin çıkması üzerine şöyle diyorlar: “Ermenistan ile anlaşmak mümkün değil. Bunu daha fazla zorlamaya gerek yok. Bundan zarar görecek olan gene Ermenistan’dır. Bizim kaybedecek bir şeyimiz olmaz.”
Türkiye ile Ermenistan, ilişkileri normalleştirecek olan iki protokolü “kazan-kazan” anlayışıyla imzalamıştı. Yani her iki taraf da, her sözcüğü dikkatle seçilerek gerçekleşen bu mutabakatın karşılıklı yarar sağlayacağına inanmış görünüyordu.
Ne var ki, henüz belgelerin parlamentolar tarafından onaylanması aşamasına gelinmeden, iki taraf ta protokolleri kendilerine göre yorumlamaya ve böylece eski uyuşmazlıklarını tekrar öne çıkarmaya başladı.
Türk hükümeti, mutabakatı hayata geçirebilmek için gerekli onayı, protokollerde yer almayan Yukarı Karabağ sorununun çözümü şartına bağladı. Ermenistan’da ise, Anayasa Mahkemesi başta soykırım olmak üzere bazı hassas konularda, belgelerdeki dikkatli ifadeleri hiçe sayan yorumlar getirerek bir şerh koydu.
Sonuçta açılım süreci daha işin başında iyice tıkandı. Şimdi de, “kazan - kazan” fikriyle çıkılan yolun henüz başında, bu sürecin kesilmesi halinde kimin “daha fazla kaybedeceği” hesaplanıyor ve Türkiye’de de kimileri “Esas zarar görecek olan karşı taraftır, bize bir şey olmaz” diyor...

Halk alışmış...
Gerçekten bu süreç askıya alınacaksa, bundan Ermenistan’ın daha fazla kayba uğrayacağı doğrudur. Erivan’ı bu mutabakatı imzalamaya sevk eden esas neden, Türkiye’nin uyguladığı siyasi ve ekonomik ablukanın son bulması arzusudur. Ermenistan özellikle Türkiye’nin sınırları kapalı tutmasından çok zarar görüyor. Protokollerin öngördüğü normalizasyon, Ermenileri rahatlatacak, ekonomilerini toparlamalarına, dünyaya açılmalarına yardımcı olacak. Protokollerin rafa kalkması, bu umutlarını suya düşürecektir.
Ama geçenlerde Ermenistan’dan gelen bir meslektaşımızın dediğine bakılırsa, Sarkisyan yönetimi ille Türkiye ile sınırlar açılsın diye olmayacak tavizleri (örneğin soykırım konusunda) veremez. Halk buna razı olmaz. Peki, halk bu yüzden zaruret içinde yaşamaya razı mı? Meslektaşın yanıtı şu: “Ermeni halkı yıllarca yaşamını böyle sürdürmeye alıştı. Daha böyle devam eder.”

Eskiye dönüş
Anlaşmanın rafa kalkması halinde Türkiye Ermenistan kadar zararlı çıkmaz, ama doğrusu bu takdirde Türkiye de uluslararası platformda bazı sıkıntılar yaşar.
Unutmamalı ki, Ermenistan açılımından umut edilen sonuçlardan biri, Türkiye’nin özellikle soykırım konusunda ABD başta olmak üzere, birçok ülkede hedef olduğu kampanyalardan kurtulmaktır. Nitekim bu girişim geçen nisanda, bu kronik sorunun ABD Kongresi’ne gelmesini ve Başkan’ın soykırım sözcüğünü kullanmasını önlemiştir.
Bu süreç kesilirse ve hele bunun kabahati Türkiye’ye atılırsa, bu sıkıntı tekrar yaşanacak, Türk-Amerikan ilişkileri bir süre gene bu meseleye takılı kalacaktır. Diğer bazı ülkelerle ilişkiler için de aynı şey söylenebilir.
Tekrar başa dönersek, bir fiyaskodan kimin daha çok zarar göreceğini değil, bu takdirde ne gibi sıkıntıların yaşanacağını düşünmemiz daha doğru olur.
Bu bakımdan, ele geçen tarihi fırsatı kaçırmamak için “protokoller krizi”ne bir an önce çare bulmak ve gene “kazan-kazan” anlayışıyla süreci canlı tutmak herkesin yararına olacaktır.