Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunlardan biri İslam Konferansı Örgütü'nün Kıbrıs meselesinde aldığı yeni tavır ile ilgili. İKÖ'nün Yemen'deki dışişleri bakanları toplantısında, Serdar Denktaş bu kez Kıbrıs Türklerini "Kıbrıs Türk Devleti"nin Dışişleri Bakanı sıfatıyla temsil etti. Böylece Kıbrıs Türkleri 56 üye ülke arasında, eskiden olduğu gibi sırf Müslüman bir toplum olarak değil, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın raporunda önerilen biçimde -federe bir varlık olarak- "Kıbrıs Türk Devleti" statüsü ile yer almış oldu...İKÖ toplantısından çıkan umut verici diğer bir sonuç da, Kıbrıs Türklerinin lehinde bildiride yer alan ifadelerle ilgili. Buna göre, üye ülkelerin Kıbrıs Türklerinin izolasyonuna son verecek adımları atması, onlarla çeşitli alanlarda temas kurması isteniyor.Bu arada kaydedilen ikinci olumlu bir gelişme de, Başbakan Erdoğan'ın Bakü ziyaretinde, Azerbaycan hükümetinin KKTC ile direkt uçak seferleri başlatmasına ve ticaret, turizm, kültür gibi alanlarda ilişki kurmaya karar vermesidir. Bu da KKTC'nin resmen tanınması anlamına gelmemekle beraber, geçmişteki tereddütlerin giderildiğini ve cesur bir adımın atıldığını gösteriyor.* * *BU gelişmelerin "kıymeti harbiyesi" nedir?Her şeyden önce özellikle İKÖ gibi geniş bir örgütün böyle bir tavır almasının sembolik ve siyasal bir anlamı var. Uluslararası camiada, Kıbrıs Rum tarafının devam eden uzlaşmazlığı karşısında, Kıbrıs Türklerine karşı yıllardan beri sürdürülen izolasyona son verme zamanının geldiği yönünde artık güçlü bir kanaat yerleşiyor.Tabii ki İKÖ'nün ve Azerbaycan hükümetinin yeni tavrı, Türk tarafını cesaretlendiriyor. Şimdi öncelikle İKÖ'nün önde gelen üyelerinden beklenen şey, KKTC ile direkt temas kurma yönünde adım atmakta gecikmemeleridir. ABD'nin dahi bu yönde bazı girişimlerde bulunduğu bir ortamda Müslüman ülkelerin bu cesareti göstermesi gerekir.Salt ekonomik anlamda Azerbaycan'ın KKTC ile ticaret, turizm, ulaşım gibi alanlarda direkt temas kurması, fazla pratik bir değer taşıyacak değil. Çünkü Azerbaycan ve benzeri ülkelerin, Batılı ülkeler gibi KKTC'nin izolasyonunu kıracak, onun refah düzeyini yükseltecek ölçüde bir potansiyeli yoktur. Herhalde KKTC de, ekonomisinin geleceğini buna bağlamıyordur. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi, bu jestler daha çok politik ve psikolojik bir anlam taşıyor.* * *RUM tarafı bundan ne kadar etkilenir? Açıkçası Papadopulos yönetimi, politikasını AB üyeliğinin avantajını kullanarak sürdürüyor. Ona son haftalarda BM'nin yeni inisiyatiflerine, Dışişleri Bakanı Gül ve Cumhurbaşkanı Talat'ın önerilerine meydan okuma cesaretini veren de bu.Ama Rum tarafı, bu tavrın daha uzun vadede geri tepeceğini, şu anda kendisi için daha avantajlı saydığı çözümsüzlüğün çok geçmeden bugünkü fiili durumun (yani iki ayrı devlet varlığının) giderek uluslararası camiada da kabul edilen bir gerçek olacağını görecektir. Nitekim geçenlerde eski Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu, bu gidişle taksimin önlenemeyeceği uyarısında bulundu.Uzlaşmayan bir Rum yönetimi karşısında, kendi varlığını pekiştirecek dış desteği de giderek sağlayan Kıbrıs Türklerinin, birleşme umudunu ve heyecanını kaybetmesi gerçekten kaçınılmaz... skohen@milliyet.com.tr PAPADOPULOS yönetiminin uzlaşmaz davranışlarına ve AB'deki manevralarına karşılık, Türk diplomasisi son günlerde uluslararası platformda Kıbrıs Türklerinin yüreğine su serpen bazı başarılı açılımlar gerçekleştirdi.