Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Tahran ziyareti, İran’la Batı arasındaki gerginliğin tırmandığı bir zamana rastladı.
Bu bir bakıma Türk diplomasisine sadece Ankara ile Tahran arasındaki bazı anlaşmazlıklara çözüm aramak için değil, aynı zamanda uluslararası çaptaki krizi yatıştırmaya çalışmak için bir fırsat sağladı.
Davutoğlu’nun böyle bir kriz ortamında İran’a giden ve üst düzey temaslarda bulunan tek yabancı Bakan olması, kendi başına önemli bir olay. Bu da, iki ülke arasında kurulmuş olan ortak siyasi istişare mekanizmasının periyodik buluşmalara imkân vermesi sayesinde oldu.
* * *
Son günlerde İran krizi bir dizi olay sonucunda ciddi boyutlar aldı.
- İran, Batılıların yeni yaptırım kararlarına karşılık bir askeri güç gösterisine girişti. İran Körfezi’nde büyük bir askeri tatbikat gerçekleştiren İran, bu arada karadan denize 200 km menzilli “Kadir” adlı bir kruz füzesini başarıyla denedi. İran ondan birkaç gün önce ilk nükleer yakıt çubuğunu ürettiğini de açıkladı...
- Bu arada ABD filosuna bağlı bir uçak gemisi Körfez’de boy gösterdi. İran bu gemiyi bir daha bu sularda görmek istemediğini bildirdi ve hatta bunun son uyarı olduğunu belirtti. ABD buna sert karşılık verdi ve kendi savaş gemilerinin uluslararası kara sularda her zaman seyredebileceğini açıkladı...
- İran, yaptırımların ve baskıların devam etmesi halinde, Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceğini ilan etti. Bu Tahran’ın birçok Körfez ülkesinin ihraç ettiği petrolü Avrupa’ya ve Asya’ya ulaştıran tankerleri bu hayati deniz yolunda ablukaya alması demektir. Washington’da bazı çevreler böyle bir hareketin “savaş nedeni” sayılacağını öne sürdü...
- Körfez’de sular bu şekilde kızışırken, İran’a karşı yaptırımlar da yeni boyutlar aldı. Başkan Obama İran Merkez Bankası’yla iş yapan yabancı ülkelerin banka ve şirketlerine karşı mali yaptırımlar uygulanmasına karar verdi. Avrupa Birliği’nin 27 üyesi de, İran’dan petrol ithalatının durdurulması konusunda mutabakata vardı.
* * *
Bu olaylar dizisi bütün dünyayı (Türkiye’de dahil) endişelendirecek ve etkileyecek nitelikte.
Günlerdir dünya başkentlerinde “Hürmüz kapatılacak mı? Körfez’de bir savaş çıkacak mı?” gibi sorular soruluyor.
İran’ın petrol can damarını tıkamaya kalkışması sadece uluslararası hukuk açısından değil, stratejik ve siyasi bakımdan da büyük bir hata -aslında bir çılgınlık- olur.
Uzmanlar buna ihtimal vermiyorlar. Yaygın görüşe göre, İran yönetimi güç gösterisini ve blöfünü bir yere kadar götürebilir, o kadar...
* * *
Ne var ki bu tür “uçurumun kenarına kadar gelme”(brinkmanship) taklitleri, büyük riskler taşır. Bir hesap yanlışı, “kaza eseri savaş” denilen çatışmalara yol açabilir.
Bu nedenle İran Körfezi’nde son günlerde tırmanan gerginliğin ve karşılıklı tehditlerin bir an önce durdurulması gerek.
Bunda belli ki Davutoğlu’nun Tahran ziyaretinin bir katkısı olabilir.
Diğer bir tehlike de bu krizin dünya ekonomisini sarsmasıdır. Hürmüz Boğazı’nı kapatma lafı bile, dünya piyasalarında çalkantılara ve petrol fiyatlarında artışlara yol açtı.
Düşünün, bir de çatışma çıkarsa ne olur? Bütün bunlar Türkiye’ye nasıl yansır?
Yarınki konumuz da bu olacak.