Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BM Güvenlik Konseyi'nin geçen ay İran'a, nükleer programı konusundaki anlaşmazlığın diplomasi yoluyla çözümlenmesi için tanıdığı mühlet, ne yazık ki boşuna geçti. Gerçi bu zaman zarfında BM'ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) temsilcileri ve Rusya başta olmak üzere çeşitli ülkelerin yetkilileri İran hükümetini ikna etmek için çok uğraştılar. Ancak Ahmedinecad yönetimi beklenmedik bir anda uranyum zenginleştirme faaliyetine başladığını ve böylece "İran'ın bir nükleer devlet" olduğunu ilan etti...Buna rağmen, özellikle Rus diplomasisinin devrede kaldığı ve uluslararası çabaların son ana kadar devam ettiği görüldü. Ancak İran, politikasını değiştirmeyeceği mesajını açık olarak verdi. İRAN'a nükleer yasağa uyması için verilen bir aylık süre bugün doluyor. Artık kritik günler başlıyor. Şimdi Güvenlik Konseyi bugünden itibaren sorunu ele alıyor. IAEA'nın vereceği raporda İran'ın BM'nin çağrısına uymadığı belirtilecek. Bundan sonra Güvenlik Konseyi, İran'a karşı ne yapılacağını tartışacak. ABD ve bazı Batılı ülkelerin ne yapılmasını zorunlu gördüğü açık: Siyasal ve gerekirse ekonomik yaptırımların uygulanması...Konsey'den bu yönde bir karar çıkar mı? Belli değil. Ancak Rusya'nın ve Çin'in yaptırımlardan yana olmadıkları biliniyor. Konsey'deki tartışmalar, özellikle ABD'nin zorlamasıyla, bu iki ülkenin veto kullanmasına kadar gider mi? Şüpheli. Ama bu tartışmalar süresince gerek Konsey üyeleri arasında, gerek Batılı ülkelerle İran arasında gerginliğin bir hayli tırmanacağı ve bunun da uluslararası konjonktürü (bu arada petrol fiyatlarını) olumsuz etkileyeceği açık...Aslında sona eren bu bir aylık mühlet, bir fırsat olarak görülüyordu. Uluslararası camianın umudu, İran'la bir uzlaşmaya varılacağı yönündeydi. Bu bağlamda çeşitli formüller (hatta İran'ın bu programını Rusya'da sürdürmesi gibi öneriler) öne sürülmüştü. Tahran yönetimi "egemenlik haklarını" kullanarak nükleer tesislerini faaliyete geçirmeyi yeğledi. İranlı liderler bu konuda ısrarlı ve kararlı olduklarını her fırsatta tekrarladılar.Dolayısıyla diplomasi, şimdiye kadar bir ilerleme sağlayamadı. Bundan sonra sağlayabilip sağlayamayacağı da tartışılmaya değer. Tartışmalı yaptırımlar Ne var ki, diplomasi dışındaki seçenekler de bu krizi halledecek cinsten değil. Güvenlik Konseyi'nde konsensüs sağlanacağını varsaysak bile, İran'a karşı uygulanacak yaptırımların etkisi ne olacak? Örneğin İranlı yetkililerin dışarıda hareket serbestisinin sınırlandırılması, İran fonlarına el konması, hatta boykotların uygulanması, Ahmedinecad rejimini geri adım atmaya iter mi?Bu tür yaptırımlara İran'ın karşılık verme gücünün olduğu unutulmamalı. İran'ın petrol sevkiyatının kesilmesinden terör eylemlerinin yönlendirilmesine kadar, misillemeye başvurabileceği geniş bir alan var...Bunlar bütün dünya için ürkütücü senaryolar. Türkiye için ise, daha da kaygı verici...Ankara İran'ın uluslararası çağrılara ve uyarılara uymasını istiyor. Türk diplomatları bunları İranlılara açıkça söylüyorlar. Haftaya İranlı müzakereci Ali Larinaci Ankara'ya geldiğinde bu tavsiyeler tekrarlanacak. Bu kez "komşu nasihatı" Tahran'da ne kadar dikkate alınır, bilemiyoruz.Türkiye'nin bir yandan komşusuyla iyi ilişkiler sürdürmekte çıkarı var; öte yandan da ABD ile "ortaklığı"nı, Avrupa ülkeleriyle uyumu canlı tutmak durumunda. Türk diplomasisi bu kritik dönemde herhalde epey zorlanacak. skohen@milliyet.com.tr Riskli seçenekler