Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum PKK'nın giriştiği kanlı saldırılardan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir sınır ötesi harekâta girişeceğine ilişkin beklentiler çerçevesinde, böylece Kuzey Irak'taki Barzani yönetiminin de bir şekilde hedef alınabileceği izlenimi yaratılmıştı...Beyaz Saray'daki görüşmelerde, PKK'ya karşı mücadele bağlamında varılan mutabakat (istihbarat paylaşımı, sürekli istişare gibi) kamuoyuna açıklandı. Ancak bu buluşmadan sonraki resmi beyanlarda, PKK'ya yataklık eden veya ona destek sağlayan güçlere karşı bir önlem alınıp alınmayacağına değinilmedi.Tabii ki bu görüşmelerin -ve özellikle bunun "baş başa" bölümünün- ayrıntılarını bilemiyoruz. Ama Barzani yönetiminin bu konudaki tutumunun ve onun bundan sonra PKK ile mücadeledeki rolünün Oval Ofis'teki görüşmelerde tartışıldığını ve karşılıklı mesajların verildiğini tahmin etmek zor değil.ABD'nin Beyaz Saray randevusundan hemen önce Barzani yönetimi nezdinde girişimlerde bulunduğu (General Petraeus'un Kürt lideriyle görüşmesi dahil) ve onun desteğini sağlamaya çalıştığı, basına da yansıdı. Zaten bölgesel yöneticilerin son beyanları da, bir tavır ve üslup değişikliğinin işaretini veriyor. WASHINGTON'daki Bush-Erdoğan görüşmesinden önce Türk resmi yetkilileri, Kuzey Irak makamlarını PKK terör örgütüne yataklık yapmak ve eylemlerine göz yummakla suçluyordu. Bu bağlamda, bölgesel yönetimin Başbakanı olan Neçirvan Barzani'nin önceki günkü açıklamaları dikkat çekici. Bu Kürt lideri Erbil'deki basın toplantısında PKK'nın artık Türkiye'de eylem yapıp sonra elini kolunu sallayarak Kuzey Irak'a dönemeyeceğini söyledi ve Türkiye ile de iyi komşuluk ilişkileri istediklerini belirtti.Son iki-üç gün içinde Kuzey Irak'taki yetkililerden duyulan bu tür sözler, bölgesel yönetimin tavrında ne ölçüde gerçek bir değişikliğin ifadesi sayılabilir?Bunun yanıtını doğru vermek için bu sözlerin fiiliyata ne kadar yansıyacağını izlemek gerek.Eğer Mesud Barzani yönetimi gerçekten teröristlerin Kuzey Irak'ta barınmasını önler ve "PKK kartı"nı oynamaktan vazgeçerse, Neçirvan Barzani'nin sözünü ettiği iyi komşuluk ilişkileri kurulabilir.Bunun için gerçekten bu yöneticilerin, Türkiye'deki kuşkuları ve güvensizliği giderecek adımları gözle görülür şekilde atması gerekecektir. Lafta kalmasın! Türkiye, bildiğimiz nedenlerden ötürü, bir süredir Iraklı Kürt yöneticilere karşı sert bir tavır takınmıştır. Bu bazı hallerde (kullanılan ağır ifadeler nedeniyle) gerginliklere yol açmıştır. Bu koşullar, Ankara ile Erbil arasında direkt görüşme olanaklarını da ortadan kaldırmıştır.Oysa, Kürt militanlığı ve terörü sorunuyla karşılaşan diğer iki komşu ülke -İran ve Suriye- Irak'taki Kürt liderliğiyle diyaloğu kesmemeye özen göstermiş, meseleleri direkt görüşmeyi tercih etmiştir. Türkiye, Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı Talabani'yi Ankara'yı ziyarete davet etmezken, İran ve Suriye onu kırmızı halılar sererek ağırlamıştır... İran bu hafta Erbil'de bir konsolosluk açmıştır.Şimdi varılan noktada, Ankara'nın Kuzey Irak'taki yönetimle ilgili stratejisini yeniden gözden geçirmesi zamanı gelmiştir. Bölgesel yetkililerle -özellikle güvenlik alanında- kurulacak temaslar ve yapılacak görüş alışverişi, birçok sorunun birlikte halledilmesine yardımcı olabilir.Bu elbet bölgesel yönetimi Irak bütünlüğünden bağımsız bir varlık saymak anlamına gelmez.Böyle pragmatik bir açılım denenmeye değer... skohen@milliyet.com.tr Denemeye değer