Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen hafta PKK’nın Aktütün Karakolu’na karşı giriştiği saldırıdan sonra çeşitli çevrelerde yapılan değerlendirmelerde Kuzey Irak’taki terörist odaklarını ortadan kaldırmaya yönelik iki farklı seçenek üzerinde duruldu.
Bunlardan biri, “askeri opsiyon”dur. Bu görüşe göre, PKK’nın Kuzey Irak’taki varlığı ancak kapsamlı askeri operasyonlarla sonlandırılabilir. Bu arada gerekirse teröristlere yataklık yapan veya göz yuman bölgesel güçler de bir şekilde cezalandırılmalı ve tavırlarını değiştirmeye zorlanmalı...
İkinci seçenek “diplomatik çözüm”dür. Bu görüşe göre, bu aşamada bütün diplomatik olanaklar zorlanarak özellikle ABD, merkezi Irak hükümeti ve Kuzey Irak bölgesel yönetiminin fiilen bu savaşta Türkiye’ye beklenen desteği vermesi sağlanmalıdır.
Aslında bu ikinci yol, daha önce denendi. Kısmen uygulanan birinci seçeneğe (yani sınır ötesi hava ve kara operasyonlarına) paralel olarak, tüm ilgili tarafların devreye girmesine çalışıldı. ABD ile istihbarat, Bağdat hükümetiyle stratejik işbirliği alanında bazı adımlar atıldı. Bölgesel Kürt yönetimiyle de direkt temas gerçekleştirildi.
Ancak bunların ne kadar yetersiz kaldığı, son saldırıda belli oldu.

Ankara’nın tercihi
Şimdi Ankara, bu diplomatik çabalarına yeni bir ivme kazandırmak kararında. Son üst düzey toplantılarda alınan kararlar bu yönde.
Bu kararlardan biri, üçlü güvenlik mekanizmasının işletilmesi. Diğer bir karar, Kuzey Irak bölgesel yönetimiyle direkt temasa geçilmesi. Bu arada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Bağdat’ı ziyareti de gündemde.
PKK saldırılarının büyük öfke ve infial yarattığı bir ortamda, diplomatik seçeneğin tercih edilmesi, cesur bir davranış...
PKK’nın son saldırılarıyla Türkiye’yi Irak hükümeti, bölgesel Kürt yönetimi ve ABD ile karşı karşıya getirmeyi amaçladığı açık. Ankara bu tuzağa düşmemeye özen gösteriyor.
Bölgesel Başbakan Neçirvan Barzani ile önümüzdeki günlerde gerçekleşmesi beklenen direkt görüşmeyi de bu çerçevede değerlendirmek gerek.
Bu, Türk yetkililerinin Kürt yöneticisiyle ilk buluşması değil. Geçen mayısta Bağdat’ta böyle bir toplantı yapılmış ve üç maddelik bir mutabakat sağlanmıştı.
Birinci madde, Kürt yöneticilerinin Türkiye’ye karşı söylem ve davranışlarını terk etmesi. İkincisi, bölgesel yönetimin PKK’nın faaliyetine göz yummaktan ve ona lojistik destek sağlamaktan vazgeçmesi. Üçüncüsü de gerektiğinde ortak operasyonların düzenlenmesi...
Birinci noktada, bir hayli ilerleme oldu. Gerçekten Kürt yetkililer ağız değiştirdiler, hele son olayda PKK’ya karşı Türkiye’den yana açık bir tavır aldılar.
Ama ikinci konuda somut bir gelişme görülemedi. Şimdi Neçirvan Barzani ile yapılacak görüşmelerde bu ikinci maddenin tam olarak yerine getirilmesi istenecek. Üçüncü maddenin de hayata geçirilmesi masaya getirilecek...

Son fırsat
Daha önce sağlanan, fakat hayata geçirilemeyen mutabakat bu kez uygulanabilecek mi?
Kürt yönetiminin bunun “son şans” sayılacağını bilmesinde yarar var. Türk liderleri her vesileyle Irak Kürtlerine düşman değil, dost olarak baktığını söylüyorlar. Şimdiki zor psikolojik ortamda dahi, terör belasına karşı mücadelede kendilerine işbirliği öneriyorlar.
Barzani yönetiminden beklenen, bu durumu bir pazarlık konusu yapmak yerine, Türkiye’nin güvenini kazanmak için bir fırsat olarak değerlendirmesidir. Şimdi bu cesareti göstermek de ona düşüyor.