Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Ecevit ve Dışişleri Bakanı Cem başta olmak üzere, birçok Türk yetkilisi, Kıbrıs için her türlü bedeli "demeye hazır olduğunu s"ylüyor. İlk akla gelen bedel, AB'den uzaklaşmak, Avrupa vizyonundan vazgeçmek olarak g"rünüyor.Şimdi, bakıyoruz, AB yetkilileri de "bedel" lafını dillerine dolamaya başladılar. Genişleme politikasını yürüten Günther Verheugen de "nceki gün ş"yle diyordu: "Türkiye Denktaş için daha ne kadar bedel "demeye hazır olduğunu sorgulayacak... Türkiye Avrupa perspektifinin yok olmasının bedelini "demeye hazırsa, buna benim yapabileceğim bir şey yok..."* * * BEDEL s"zcüğü esas alınarak sürdürülen bu tartışma, hem içerik, hem zamanlama olarak çok yanlış. Gerektiği zaman Türkiye'nin Kıbrıs için, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da fedakarlıkta bulunacağından kimsenin kuşkusu yok. Ama Kıbrıs meselesinde gelinen kritik noktada, "hiçbir "dün vermeyiz", "her türlü bedeli "deriz" demek, pek akıl karı olmasa gerek. Haftaya Denktaş - Klerides g"rüşmesi yapılıyor. ™te yandan Güney Kıbrıs'ın AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması ile ilgili takvim belli. Uzlaşma için zamanı iyi kullanmak şart. Eğer anlaşma olmayacaksa, bu durumdan tüm taraflar (Türkiye, Kıbrıs Türkleri, Rumları, Yunanistan ve de AB) zararlı çıkacaktır. Marifet, ağır bir bedel "demeden, ç"züme ulaşmaktır.Bu nedenle hele şu günlerde, bedel lafı üzerinde hamaset yapmak - veya Verheugen'in yaptığı gibi kışkırtıcı demeçler vermek - yerine, uzlaşmanın nasıl sağlanabileceğini düşünmek ve tartışmak çok daha akıllıca olur.* * * UZUN yıllar Kıbrıs stratejisinin mimarlarından biri sayılan, emekli diplomat Ecmel Barutçu'nun geçen hafta CNN - Türk'te belirttiği gibi, ç"züm ancak "al - ver" esası üzerinde sağlanabilir. Masaya taleplerin yüzde yüzünü kabul ettirmek niyeti ile oturulursa, orta yol aranmazsa, ç"züm de olmaz.Barutçu gibi deneyimli birçok Türk diplomatı aynı g"rüşü paylaşıyor ve Türk tarafının işi mutlaka bedel "deneceği noktaya kadar g"türmemesi gerektiğini savunuyor. Konuyu bu bedel çerçevesi içinde, "Kıbrıs mı, AB mi" tartışmasına d"nüştürmek çok anlamsız. İki amacı da gerçekleştirmek - zor da olsa - mümkün. Ama her şeyden "nce konuya b"yle bir zihniyet ve kararlılıkla yaklaşmak şart...* * * BU alanda AB'ye de büyük sorumluluk düşüyor. Doğrusu AB, Rum tarafına "üyelik cepte keklik" izlenimini veren tavrını sürdürdükçe ve ç"züm için "şartlar listesi"ni sadece Türklere uzattıkça, bu işin içinden kolay çıkılamaz.Biliyoruz, AB için "nemli olan genel "genişleme" stratejisidir. Birlik Yunan vetosu ile bu politikasını tehlikeye düşürmek istemiyor. Ama bu, AB'nin Türk tarafına olduğu gibi, Rum - Yunan tarafına da baskı yapmasına mani değil. šst düzey bir AB yetkilisi geçenlerde Türk gazetecileri ile sohbetinde, "hele müzakereler başlasın, o zaman daha aktif şekilde araya gireriz" demişti. Aslında bu yanlış. G"rüşmelerden "nce AB'nin araya girmesi daha iyi olurdu.Ama neyse, şimdi Denktaş ile Klerides buluşuyor. Verheugen "bedel" senaryolarına aklını takacağına uzlaşmak için Rum tarafının da esnek davranmasını sağlaması, daha hayırlı olmaz mı? skohen@milliyet.com.tr Günlerden beri bir "bedel" lafıdır gidiyor.