Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Başkan Clinton'ın Kıbrıs özel temsilcisi Alfred Moses, Ankara - Atina - Lefkoşa turnesine çıktığı zaman, misyonunu "facilitator" yani "kolaylaştırıcı" olarak nitelendirmişti. Moses "arabulucu" gibi terimlerin yerine bu daha mütevazı sıfatı kullanmakla, Kıbrıs görüşmelerini başlatma işinin kolaylaşacağını ümit etmişti.
       Ama öyle görünüyor ki, özel temsilcinin umutları gerçekleşmedi. Lefkoşa'nın iki kesimi arasında mekik dokuyan Moses, Denktaş ve Klerides'i bir araya getirecek bir mutabakat sağlayamadı.
       Gerçi deneyimli diplomat önümüzdeki haftalarda bölgeye tekrar dönme olasılığından söz etti, ama bunu da "iki tarafın bunda yarar görmesi" koşuluna bağladı.
       Taraflar aniden fikir değiştirip Moses'i hemen bu başarısızlığın ardından Lefkoşa'ya davet ederler mi? Çok şüpheli. Yeni bir ilerleme işareti almadan Başkan Clinton temsilcisini yeniden devreye sokar mı? O da pek muhtemel değil.
       Ama gene de belli olmaz; belki önümüzdeki ay İstanbul'da yapılacak AGİT zirvesi sırasında, gene ABD'nin girişimi ile, iki Kıbrıslı lider, Türk ve Yunan liderlerinin de katılımı ile, bir araya gelebilirler. Ama bunun da bir müzakere sürecini başlatıp başlatamayacağını kestirmek imkansız...
       * * *
       MOSES ile geçen hafta Ankara'daki temasları sırasında yaptığımız bir sohbetten edindiğimiz izlenim, müzakerelerin başlatılması konusunda bir formül bulacağına inandığı merkezinde idi. Tabii bir diplomat olarak ihtiyatlı konuşuyordu. Ama en azından görüşmelere bir start verilmesi hususunda bir mutabakat sağlayabileceğini umuyordu. Bu, "dolaylı" temaslarla başlayıp "yüz yüze görüşmeler"le devam etme yöntemi olabilirdi. Veya belki iki tarafın kabul edebileceği başka bir formül...
       Moses bölgeye bir "ABD planı" ile gelmedi. Ama Washington'un gözünde çözümü "kolaylaştıracak" bazı "fikirler" getirdi. Ankara, Atina ve Lefkoşa'nın iki kesimindeki temaslarında "dayatıcı" bir tavır göstermeden, "telkin" yolu ile bu görüşlere destek aradı.
       Washington'un bu temel görüşlerini şöyle özetleyebiliriz:
       1) Kıbrıs görüşmeleri mutlaka başlamalı. Bu sorunu çözmek için şimdi zaman müsait. Türk - Yunan yakınlaşması, Türkiye'nin AB adaylığı yardımcı faktörler. Meseleyi sürüncemede bırakmak, taraflar için (ve Türkiye için) yarar sağlamaz, tehlikeler yaratır...
       2) Görüşmelerin başlaması yöntemini G - 8'ler ve BM Güvenlik Konseyi belirledi. ABD de bunu destekliyor. Ama ABD bu konuda esnek davranmak gerektiğini de biliyor. Denktaş'ın kaygılarını dikkate alan formüller bulunabilir. Bunun için de bir sıfat veya etiket kavgasına girişmeye gerek yok...
       3) Müzakerelerde her türlü çözüm şekli tartışılabilir. Ama bunun için de önceden konfederasyon ya da federasyon etiketini kullanmaya gerek yok. ABD'ye göre, iki kesimlilik şart (buna da şimdiden "devlet", "eyalet" vs. gibi sıfatlar vermek doğru değil). Türkiye'nin garantisi devam etmeli, Türk tarafının veto hakkı bulunmalı. Müzakereler "Güvenlik karşılığında toprak" esasını da kapsamalı...
       * * *
       MOSES bu turnesinde ilgililere görüşlerini bu çerçevede anlattı. Denktaş ile Klerides'in tutumlarını yakınlaştırmaya çalıştı. Ama öyle anlaşılıyor ki, sorunun özü bir yana, görüşmelerin nasıl başlaması gerektiği konusundaki derin ayrılıkları gideremedi.
       Misyonunu "kolaylaştırıcı" olarak nitelendiren diplomat, işinin hiç de "kolay" olmadığını anlamış olsa gerek.



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr