Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AB’nin Laeken zirvesinde Türkiye konusunda sergilediği tutum, bir nevi "bayram hediyesi" sayılabilir.
Geçen cumartesi yayımlanan Laeken bildirgesinde, AB’nin Türkiye’ye yeni bakışını yansıtan iki husus yer aldı: Birincisi, Türkiye ile üyelik müzakerelerini açma zamanının "yaklaştığını" bildiren paragraf. İkincisi de, AB’nin geleceğini şekillendirmek için oluşturulan konvansiyona Türkiye’nin de diğer adaylarla eşit şekilde katılmasını öngören karar...
AB’nin yeni dönem başkanlığını devralmaya hazırlanan İspanya’nın Dışişleri Bakanı Jose Piquet’nin de belirttiği gibi, Türkiye’nin AB’ye katılması konusunda şimdi yeni bir rüzgar esiyor ve ufuklar açılıyor.
Peki, AB’nin böyle bir tavır almasının nedenleri nedir? Ve Türkiye gerçekten AB’ye şimdi ne kadar "yaklaşmış" sayılır?
* * *
AB ile ilişkilerde bu noktaya varılmasında, bir dizi faktör var.
AB nezdindeki Büyükelçimiz Nihat Akyol ile yaptığımız söyleşinin ışığında, bu nedenleri şöyle özetleyebiliriz:
• Türkiye’nin son aylarda Anayasa değişikliği başta olmak üzere, beklenen reformları gerçekleştirmekte gösterdiği kararlılık...
• Ankara’nın Kıbrıs’ta yeniden müzakerelerin başlaması ve AGSP konusunda uzlaşma sağlanması için harcadığı çaba...
Bu iki faktör, Türkiye’nin izlediği politika ile doğrudan ilgili olup AB çevrelerinde, Ankara’nın AB ile bütünleşme niyetinin işareti olarak görülüyor.
Gene deneyimli diplomatımızın analizine göre, AB’den de kaynaklanan iki faktör var:
• Türkiye’nin özellikle 11 Eylül’den sonra daha da artan jeostratejik önemi. Avrupalılar da, Birliğin bir dünya gücü olarak oynamak istediği rol bakımından Türkiye’nin taşıdığı değeri şimdi daha çok dikkate alıyorlar...
• AB genişleme politikası çerçevesinde, 10 aday ülke ile müzakere sürecini bitirmeye çalışıyor. Daha geri plandaki Romanya ve Bulgaristan ile şimdi Türkiye’yi de aynı sırada sayma eğilimi güçleniyor. Nitekim Komisyon’da veya Konsey’de artık - eskiden olduğu gibi - 12 değil, 13 adaydan söz ediliyor...
* * *
LAEKEN’de Türkiye’nin "üyelik müzakerelerine yaklaştığı" ifadesinin kullanılması ne anlama geliyor? Pratikte AB Türkiye ile müzakereye ne zaman oturabilir?
Büyükelçi Akyol her şeyden önce Laeken bildirgesine bakıp bunu "çantada keklik" sanmamak gerektiği uyarısında bulunuyor. Bu konuda belirli bir tarih yok tabii. Ancak böyle bir sürecin başlaması için şimdi yol açılmış görünüyor.
AB’yi yeni tavrını deklare etmeye sevk eden faktörler devam ederse, yani Türkiye reform politikasını sürdürürse, beklenen değişiklikleri gerçekleştirirse, bu arada Kıbrıs konusunda da yeni ilerlemeler kaydedilirse, üyelik müzakerelerinin başlaması kararı 2002’nin sonunda veya 2003’ün başlarında çıkabilir.
Tabii yeni yılın ilk altı ayında İspanya’nın dönem başkanı olması, büyük fırsat. Nisanda yapılacak Ortaklık Konseyi toplantısı, önemli bir işaret verebilir. Ve ekim ayındaki ilerleme raporu, sözü geçen "yaklaşma"nın hangi noktaya geldiğini (ve belki de müzakere süreci tarihini) belirleyebilir.
Daha açık bir deyişle, hedefe ne kadar yaklaştığımız, son zamanlarda gösterdiğimiz kararlılığı ve hızlı tempoyu önümüzdeki aylarda ne ölçüde sürdüreceğimize göre belli olacak.