Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin dış politikasında az dert varmış gibi, şimdi bunlara bir de cezaevleri operasyonunun yarattığı sorun eklendi.
Bu olay dünyada Türkiye'nin zaten parlak olmayan imajını daha da bozmakla kalmıyor, aynı zamanda dış ilişkilerinde de ciddi yeni sıkıntılara yol açıyor.
Özellikle Avrupa'dan ve birtakım uluslararası kuruluşlardan gelen tepkiler, çok olumsuz.
Birkaç örnek:
* AB Komisyonu sözcüsü, cezaevi baskınlarından duyulan endişeyi ifade ederken, bu olayın Türkiye'nin yakında AB ile üyelik müzakerelerine oturma şansını zedelediğini söyledi...
* Fransa Millet Meclisi'nde bir parlamenterin bu meseleyi açıp eleştiriler yağdırması üzerine, Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine, AB'nin zaten geçen yılki Helsinki zirvesinden sonra Türkiye'nin "adaylığını dondurmuş olduğunu" belirtti...
* Avrupa Konseyi Türkiye'yi bu operasyonda daha dikkatli davranmaya çağırdı. Alman Yeşiller Partisi, diyalog istedi. Yunan Başbakanı Simitis, Türk güvenlik kuvvetlerinin "acımasız" davrandığını öne sürdü...
* Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Grubu gibi kuruluşlar da Türk hükümetini "aşırı güç" kullanmakla suçladı.
* Avrupa gazetelerinde konu ile ilgili yazılara "Türk usulü kıyım", "Katliam" ve "Vahşet" gibi başlıklar atıldı...
* * *
CEZAEVİ operasyonlarının aldığı vahim boyutlar, maalesef böyle ters tepkilere yol açmış bulunuyor.
Ancak Avrupa'nın bir kesiminden gelen bu tepkiler, bazı temel gerçekleri göz ardı ediyor. Diğer bir deyişle Avrupalılar olup bitenlerin iç yüzünü anlamıyor veya anlamak istemiyor.
Olaya öylesine önyargılı veya dar açıdan bakanların söyledikleri veya yazdıkları, şu gerçekleri ortaya koyuyor:
* Bu çevreler, operasyonun öncelikle cezaevlerinde otorite ve disiplini kurmak amacı ile yapıldığını, çünkü yıllardır hapishanelerin birtakım örgütlerin kontrolüne geçtiğini dikkate almıyorlar. Oysa son krizin özünde bu neden yatıyor. Her nedense, bazı Avrupalılar olaya bir "insan hakları davası" olarak bakıyor. Teröristlerin kodeste bile faaliyetlerini sürdürdüğünü, silahlandığını ve sonunda güvenlik kuvvetlerine karşı eyleme geçtiğini görmezlikten geliyor...
* Herhangi bir yabancı ülke benzer bir durumla karşılaşsaydı, herhalde çoktan müdahale eder, direnişi ne pahasına olursa olsun bastırırdı. Yakın geçmişte, İngiltere, Almanya ve Fransa'nın nasıl hareket ettikleri belleklerdedir. Bu bağlamda İtalyan Ceza Yasası Reform Komisyonu Başkanı Carlo F. Grosso'nun şu açık sözleri anlamlıdır: "Böyle bir durum olsaydı, aynı müdahale İtalya'da da yapılırdı..."
* Avrupalıların cezaevi operasyonlarını öne sürerek Türkiye'nin AB üyeliği şansını sorgulamaları bazı AB üyelerinin her olayı Türkiye'nin aleyhinde (bir bahane olarak) kullandığı izlenimini veriyor. Bu bağlamda Fransa Dışişleri Bakanı, "Türkiye'nin adaylığının dondurulduğunu" söylemekle, baklayı ağzından çıkarmış oldu...
* * *
YÜZEYDE sadece F tipi cezaevi tartışmaları ve bir kısım mahkumların ölüm orucu şeklinde görünen cezaevleri krizinin gerisinde, Türk hukuk sistemi ile ilgili aksaklıkların ve yetersizliklerin bulunduğu bir gerçek.
Cezaevlerinde siyasi tutuklu veya mahkum sayısının çokluğu da bunun sonuçlarından biri.
Dış (özellikle Avrupa'daki) çevrelerin konu ile ilgili duyarlılığının nedeni de budur. Onlar artık modası geçmiş ideolojilerin etkisi ile devleti ve sistemi (bu arada demokrasiyi) yıkmaya yönelik şiddet yöntemlerine başvuran militanları görmeksizin olaya farklı bir dar açıdan bakıyorlar. Sonuçta da Türkiye'ye karşı yanlış ve haksız davranıyorlar. Onlara bu gerçekleri anlatmak da doğrusu hiç kolay görünmüyor...