Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Fazla değil, altı ay gibi kısa bir zamanın uluslararası ilişkilerde ne büyük değişikliklere yol açabileceğinin canlı bir örneği ile karşı karşıyayız.
       Türkiye'nin dış ilişkileri nereden nereye geldi?..
       Yılın ilk aylarındaki durumu anımsayalım:
       Suriye ile Öcalan olayından dolayı, savaşın eşiğine gelinmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, Şam yönetiminin Ankara'nın uyarılarına uymaması halinde, müdahaleye hazır bekliyordu...
       Suriye'nin boyun eğmesinden sonra Öcalan'ın sığınmaya çalıştığı tüm ülkelerle ciddi krizler yaşandı. Önce Rusya, ardından İtalya, sonunda Yunanistan...
       İtalya'ya karşı duyulan öfke, hükümetin Roma'ya karşı siyasal ve ekonomik önlemleri, halkın da İtalya'ya karşı sert gösterileri ile sergilendi. Apo'yu Kenya'da barındırmaya kalkışan Yunanistan'a karşı alınan tavır, Türk - Yunan ilişkilerini büsbütün gerginleştirdi.
       Bu arada - gene Öcalan olayı ile ilintili olarak - diğer Batılı ülkelerle ve bu arada AB ile ciddi sıkıntılar yaşandı.
       O günlerde "Türkiye'nin dostu yok, düşmanı çok" havası hakimdi...
       * * *
       BİR de son haftalarda olanlara bakalım:
       Suriye ve İran gibi güney ve doğu komşularımızla ilişkiler normale döndü.
       Yunanistan ile nerede ise bir balayı dönemi yaşanıyor. Bu kez, depremin verdiği hızla Türk ve Yunan halkları arasında, şimdiye kadar görülmemiş sevgi rüzgarları esiyor. Ankara ve Atina kronik sorunları bir yana bırakıp şimdi işbirliği köprüleri kuruyorlar.
       İtalya ile de tekrar bir dostluk dönemine giriliyor. Dışişleri Bakanı Dini'nin Ankara'daki temasları, buz kesilen ilişkilerin yeniden ısınmasına yol açıyor.
       Rusya ile ilişkilerde de, Başbakan Ecevit'in yakında Moskova'ya yapacağı ziyaret, yeni ufuklar açıyor.
       AB ile 2 yıldır yaşanan durgunluk ve soğukluk geride bırakılıyor. Yeniden kurulan temaslarla, adaylık yolunun açılmasına çalışılıyor.
       Bütün bu gelişmeler karşısında, artık "Türkiye'nin dostu çok" havası hakim olmaya başlıyor...
       * * *
       BU değişiklik nasıl oldu?
       Kuşkusuz deprem felaketinin özellikle Yunanistan'la ve Avrupa ile ilişkilerde büyük etken olduğu açık.
       Gerçi Apo olayı ile deprem arasındaki kısa dönemde bir Türk - Yunan diyaloğu başlamıştı. Ancak, felaketten sonra her iki ülkede halkın gösterdiği olağanüstü sempati ve yakınlık, ilişkilerde yepyeni bir sayfa açtı. Artık iki taraf sadece dostluktan ve işbirliğinden söz eder oldular. (Son örnek: Cem ve Papandreu'nun depreme karşı bir Hazır Güç kurma girişimi)...
       Aynı şekilde Avrupa kamuoyunun deprem nedeni ile Türkiye'ye karşı gösterdiği yakınlık, AB'de de yeni bir ortam oluşturdu. Ancak bir süreden beri bazı AB üyeleri (başta Almanya) Türkiye'nin adaylığı konusunda eski olumsuz tavırlarını değiştirme sinyalini vermeye başlamıştı.
       Bu arada Öcalan davasının adil geçmesi ve cezanın infazının aceleye getirilmemesi sonunda, Türkiye ile Batı arasındaki ilişkilerde bir rahatlama görüldü. Hükümetin ve parlamentonun demokratik reformlar alanında ufak da olsa bazı adımlar atması da, dünya kamuoyunda iyi bir etki yarattı.
       Evet; dış ilişkilerde bugünkü noktaya gelinmesinde, deprem felaketinin belirli bir payı var. Ama esas etken, Türkiye'nin içte ve dışta uygulamaya koyduğu yeni politikalar ve tabii Türk diplomasisinin bu yöndeki yoğun çalışmalarıdır.
       Şimdi bütün çabalar, kazanılan bu momentumun sürdürülmesine yönelik olmalıdır.



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr