Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AB ile üyelik müzakerelerinin yerinde saymasının yarattığı derin düş kırıklığı ve bıkkınlık, zaman zaman Türk liderlerini “Norveç modeli”ne atıfta bulunmaya sevk ediyor.
“Norveç modeli”nden kastedilen nedir?
Aslında -basında tırnak içinde yer alan terimiyle - böyle bir model yok. Olsa olsa bir “Norveç örneği”nden söz edilebilir.
Geçen yıl, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir konuşmasında, Türkiye’nin gelişmesi ve AB standartlarına ulaşması halinde, Norveç’in yaptığı gibi bir halk oylaması ile AB üyeliğine “hayır” demesinin mümkün olabileceğini söylemişti.
Daha sonra Başbakan Erdoğan da bir demecinde benzer bir şekilde Norveç’i örnek gösterdi. Son olarak geçen hafta AB işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış, Brüksel’deki bir basın toplantısında, “müzakerelerin tamamlanmasından sonra, Türkiye’nin bir referanduma gidebileceğini ve Türk halkının AB üyeliğine -Norveçliler gibi- hayır diyebileceğini” söyledi.
Ne var ki, bugün için Norveç’i Türkiye-AB katılım müzakereleri bağlamında, bir model veya örnek olarak göstermek zamansız ve yersizdir.

Refah var, sorun yok
Her şeyden önce Norveç’in hangi şartlar altında AB üyeliğine ”hayır” dediğini anımsamak gerek.
Fert başına milli geliri 40 bin doları geçen Norveç’in (sağlıktan eğitime kadar) yaşam standardı Avrupa ortalamasının bir hayli üstündedir. Nüfusu 4.6 milyondan ibaret olan bu kuzey ülkesi zihniyet ve kültürel bakımdan “Avrupa kimliği”ne sahiptir.
Norveç’in AB üyeliği söz konusu olduğu zaman, AB’den herhangi bir itiraz veya muhalefet gelmedi. Norveçliler yüksek petrol gelirleri ile artan zenginliklerini diğer Avrupa ülkeleriyle paylaşmak istemediler, ayrıca balıkçılık piyasasındaki hâkimiyetlerini kaybetmeyi de göze alamadılar.
Yani daha açık bir deyişle Norveç, içerde her türlü sorununu çözmüş bir ülke olarak, kendi avantajlarını başkalarıyla paylaşmak istemedi ve bu nedenle AB üyesi olmamayı yeğledi.
Ancak 1994’teki “hayır”dan sonra, Norveç AB ile balıkçılık ve tarım gibi bazı alanların dışında, diğer konularda ortaklık bağları kurdu ve AB ile entegre oldu.
Kuşkusuz örnek olarak gösterilen Norveç’i Türkiye’nin durumu ile karşılaştırmak mümkün değil.
Evet, Türkiye son zamanlarda ekonomik, siyasal ve sosyal alanlarda büyük hamleler yaptı, bu arada AB ile uyum sağlamak için adımlar attı. Ancak karşılaştığı iç ve dış sorunlar, siyasal alandaki eksiklikler veya yetersizlikler ve tabii Fransa ve Almanya gibi ülkelerin çıkardığı engeller, üyelik yolunu tıkıyor.
Ancak Türkiye’nin AB üyeliği için bu kadar mücadele etmesinin ve ısrarlı davranmasının önemli bir nedeni var: O da, çağdaşlaşmak, Avrupa standartlarına ulaşmak ve Avrupa yapısının içinde yer almaktır. Norveç’in böyle bir derdi yok; ama bu Türkiye’nin yaklaşık iki yüzyıllık vizyonu ve hedefidir.

İmkân az, engel çok
Herhalde, Türk devlet adamları Norveç’i örnek gösterirken, Türkiye’nin AB’ye, bugün içinde bulunduğu şartlarda değil, ilerde bizzat Avrupa standartlarına eriştiği zaman, gerekirse bir referandumla birliğe “hayır” diyebileceğini kastediyor olmalıdır. Yoksa bugünkü durumda AB’den vazgeçmenin akılcı bir davranış olmadığını hükümet de, muhalefet de, sorumlu mevkiden herkes de çok iyi biliyor.
Türkiye ile AB arasındaki katılım müzakereleri önceki gün 5 yılını doldurdu. Görüşmeler yerinde sayıyor. Birçok fasıl açılamıyor. Açılanlar kapatılamıyor. Gerçekten bıktıran bir durum...
Ancak mantık ve sağduyu, ülke çıkarlarının bu yola sebatla devam etmesini emrediyor.
Norveç örneğine gelince, onun gibi yapabilmek için önce onun gibi olmak gerek.