Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami Kohen

TÜRKİYE'yi yakından izleyen yabancılar da, Türk kamuoyu kadar şaşkın.
Onlar da "ne olacak bu memleketin hali" sorusunu soruyorlar!
Bu ifadenin içeriğinde tabii günün konusu olan Refahyol hükümetinin geleceğine ve olası bir erken seçimin neler getirebileceğine ilişkin soru işaretleri de var.
Bu aşamada, Ankara'daki yabancı diplomatlardan belli başlı dış başkentlerdeki Türkiye uzmanlarına kadar, "ilgili" çevreler, sadece olup bitenleri gözlemekle yetiniyorlar. Buna klasik deyimi ile "bekle - gör" demek de mümkün.
Tabii yabancılar (ve bu, yabancı yatırımcıları da kapsıyor) Türkiye'de erken seçimin ve yapısı değişecek yeni bir koalisyonun iş başına geçmesinin, dış ilişkileri bir süre kilitleyeceğini de hesaba katıyorlar. Bu hareketsizlik döneminin gerek dış politikada, gerekse dış ekonomik ilişkilerde (özellikle yatırımlar alanında) Türkiye'ye vakit kaybettireceğini düşünenler var.
Kısacası dış dünyanın prizmasından, Türkiye'nin yakın geleceği pek parlak görünmüyor...
* * *
CUMHURBAŞKANI Demirel son Paris gezisi sırasında gazetecilere, gözlemlerine dayanarak, Türkiye'nin imajının kötüleştiğini söyledi.
Son aylarda Türkiye'de peşpeşe meydana gelen olayların bir sonucu bu...
Sık sık dış basına da yansıyan bir dizi olay, Türkiye'ye köktendincilikle çağdaşlık, askeri darbe ile çoğulcu demokrasi ve Doğu ile Batı arasında bocalayan ve 70 yıllık Cumhuriyet döneminde yaptığı tercihleri şimdi yeniden sorgulamaya başlayan bir ülke görünümünü vermiş bulunuyor. Buna şimdi, hükümet krizinin ve olası bir erken seçimin yol açtığı belirsizlik boyutu da ekleniyor.
Yabancı çevreler, Türkiye'nin erken seçimlerle de, bugün içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulabileceği konusunda oldukça kuşkulu. Görüşlerini aldığımız birçok yabancı, aksine erken seçimlerin - özellikle seçim sistemi değişmedikçe - durumu değiştirmeyeceği, ya da değiştirirse bunun Türkiye'nin lehinde olmayacağı kanısını taşıyor.
Açıkçası bu çevrelerde erken seçimlerin Refah'ın işine yarayacağı, bunun ise asker ile bu parti arasındaki sürtüşmeleri kızıştırabileceği ve Türkiye'nin böylece karışık ve istikrarsız bir döneme girebileceği görüşü hakim...
Bu durum, zaten bir süredir görülen dış politikadaki karmaşayı büsbütün artıracak gibi...
Dış başkentlerde Ankara'nın çeşitli uluslararası konularda esas tavrının ne olduğu, pratikte Türk dış politikasını kimlerin yönlendirdiği soruluyor. Analistler hükümetin dış meselelerde herhangi bir varlık ve canlılık göstermemesi karşısında, "dış politika yapımcısı" olarak üç kaynak görüyorlar: Dışişleri - Genelkurmay - Çankaya...
Dışişlerinden söz ederken, diplomatlar "Bakanı" değil, "Bakanlığı" kastettiklerini de özellikle vurguluyorlar!..
* * *
ŞU sırada Türkiye'nin dış ilişkilerinde sıkı bir çalışma gerektiren pek çok konu var. Bu konulardan bazısı, hükümetin daha aktif bir tavır sergilemesini gerektiriyor.
AB, bir ay sonra (27 Haziran'da) Amsterdam'da düzenleyeceği "bilgilendirme toplantısı"na Türkiye "hükümet başkanını" da davet etti. Bu toplantıya 11 aday ülke ile birlikte Türkiye de "eşit şartlarda ve başvuru sahibi ülke" olarak katılabilecek. Bu önemli bir gelişme. Ancak Başbakan Erbakan (daha önce Dublin toplantısı için olduğu gibi) buna da katılmak istemiyor. Türkiye'yi kimin temsil edeceği hala belli değil. Çiller'in "aile fotoğrafı" içinde yer almak istediği biliniyor.
Türk yetkililer gibi AB'li meslektaşları da Refahyol'un - ve Çiller'in - geleceğine ilişkin belirsizlikler karşısında, bunun için "olabilir de, olmayabilir de" demekten kendilerini alamıyorlar...

Yazara Email s.kohen@milliyet.com.tr