Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İsrail’in “Mavi Marmara” olayı nedeniyle Türkiye’den özür dilemesinden sonra başlaması beklenen “normalleşme süreci”nin zaman alacağı ve zor geçeceği anlaşılıyor.
Başbakan Erdoğan ile İsrailli mevkidaşı Netanyahu arasında varılan anlaşma, aslında Türk-İsrail ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası oluşturuyor. Böylece iki taraf da, son 3 yılda bir hayli tahribata uğrayan ilişkileri onarmak ve tekrar rayına oturtmak ihtiyacını duyduğunu göstermiş oldu. Ancak bu, ilişkilerin kısa zamanda 1990’ların o çok sıcak haline döneceği anlamına gelmiyor.
Aslında 2009’da Davos olayı ile yüzeye çıkan güvensizliğin giderilmesi tarafların ilişkilere vereceği öneme ve aralarındaki çeşitli sorunları çözümlemekte göstereceği gayrete bağlı. Kuşkusuz bunda liderlerin, politikacıların söz ve davranışlarının da büyük rolü olacak...
***
Yeni sürecin başında, ilişkilerin normalleşmesi için öne sürülen özür şartının yerine getirilmesinden sonra, öncelik tazminatın ödenmesi ve Gazze’deki kısıtlamaların kaldırılmasıdır.
Tazminat konusunun büyük bir zorluk oluşturacağı sanılmıyor. Önümüzdeki günlerde başlayacak görüşmelerde bu mesele bir şekilde halledilecek.
Gazze konusu, aslında “Mavi Marmara” olayı sonucunda Türk-İsrail ilişkileri çerçevesine giren bir mesele. Erdoğan hükümeti bunu, dış politika gündemine aldığı Filistin sorununun bir parçası olarak görüyor, hatta bu problemin çözümüne önderlik yapmayı bir görev veya misyon sayıyor.
İsrail, üçüncü şartı da yerine getirme sözünü vermekle, “Gazze dahil Filistin toprakları” ile ilgili durumu, Türk-İsrail ilişkileri çerçevesi içinde ele almayı fiilen kabul etmiş bulunuyor. Bu, Ankara’ya Filistin meselesinde daha aktif devreye girme ve İsrail ile temaslarında gündeme getirme imkânını verecek.
***
Gazze/Hamas konusunda ve genel olarak Filistin meselesinde 1967 sınırlarına dayalı bir çözümü savunan Türkiye ile İsrail’in görüşleri birbirinden çok farklı, hatta ters. Ankara bu konuda İsrail’i baskı altında tutmaya yönelik girişimlerde bulunmak isteyebilir. Kuşkusuz böyle bir tutum İsrail’in hoşuna gitmeyecektir.
Ne var ki ikili ilişkilere yansıyacak böyle bir zorluk, fırsata da dönüştürülebilir. Türkiye ABD’nin de başlatmak istediği barış sürecinde uzlaştırıcı bir rol üstlenebilir... Başbakan’ın planladığı Gazze-Batı Şeria ziyareti bu bağlamda bir test sayılacaktır...
Diğer Ortadoğu sorunlarında da Ankara ile Kudüs’ün tutumlarında ciddi farklılıklar var. İran bunların başında geliyor. Gerçi iki ülke de İran’ın nükleer silahlara sahip olmasını istemiyor, ama Türkiye İsrail’in İran’a saldırmasına da şiddetle karşı.
***
Suriye meselesinde de iki taraf Esad’ın gitmesinden yana. Ancak İsrail, İslamcı radikallerin kimyasal silahlara sahip çıkmasından korkuyor ve bu konuda Türkiye ile sıkı istişare içinde olmak istiyor.
Nihayet Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynakları, iki ülke arasında yeni bir işbirliği alanı olabilir.
İsrail’in kendi bölgesinden çıkardığı gazın Türkiye’ye denizaltından bağlanacak bir boru hattı ile Avrupa’ya nakli söz konusu. Bu gerçekten herkesin yararına olacak bir proje. Ve de yeni süreçte önemli bir fırsat...