Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hafta başında Pakistan’daki sel felaketiyle ilgili medyada yer alan o dramatik resim, herhalde daha uzun zaman gözlerin önünden silinmeyecek.
Ülkenin uğradığı korkunç sel felaketinden zor kurtulabilen binlerce kişi, yardım malzemesi almak için alçalan helikoptere “bizi de alın” diye yalvararak tırmanmaya çalışıyor...
Bu feci görüntü, Pakistan’ın iki haftadan beri yaşadığı büyük dramın bir simgesi olarak anımsanacak.
Pakistan bu mevsimde hep muson yağmurlarının uğradığı bir ülke. Ancak bu yıl, bu yağmur dalgasının şiddeti ve süresi, özellikle Pencap ve Sind eyaletlerini adeta sulara gömdü.
Bu “tufan”ın bilançosu çok ağır: Sularda boğulan veya kaybolanların sayısı 1600... Sular altında kalan ev sayısı 5 milyon... Şimdiye kadar toplam 16 milyon insan açıkta kalmış vaziyette...
Felakete maruz kalan iki eyalet, bir tarım bölgesi. Hasat mevsimi yaklaşırken, buğday, mısır, şeker, pamuk tarlaları tamamen suların altında mahvolmuş... Yetkililere göre, sadece bunun zararı 2 milyar dolar...
Evsiz barksız ve aç kalan milyonlarca insanın yerleştirilmesi, beslenmesi, tekrar işlerine dönmesi, büyük bir sorun. Pakistan’ın kendi başına bunun altından kalkması çok zor.

Ne kadar bekleyecekler?
Bu nedenle Pakistan yöneticileri, uluslararası camiaya “imdat” sinyali gönderiyor, acil yardım çağrısında bulunuyor.
Facianın boyutları iyice büyüdükte sonra, bu yönde bir hareket başladı: Birleşmiş Milletler, 450 milyon dolarlık bir yardım için bir kampanya açtı. ABD toplam 71 milyon, İngiltere 15 milyon, AB 13 milyon dolar vermeyi taahhüt etti...
Şimdi ilgili ülkeler söz verilen paraları toplamaya çalışacaklar, bu yardımı Pakistan’daki ilgili makamlara gönderecekler, onlar da felaket bölgelerindeki mağdur insanlara dağıtacaklar...
Yani sizin anlayacağınız, haftalarca, aylarca sürecek olan bir işlem... Bu arada milyonlarca afetzede, kendi “makus talihleri”yle cenkleşecek...
Aslında Pakistan’ın başına gelen bu felaket - ne o ülkede, ne de başka ülkelerde- bir “ilk” değil. Depremden sellere kadar doğal afetlere uğrayan ülkeler hep böyle çaresizlikler içerisinde kalmışlardır.
Doğal afetlerin önüne geçmek mümkün değil. Ama hiç olmazsa bu felaketlerin daha hafif atlatılması için uluslararası bir yardımlaşma sisteminin kurulması mümkün. Gerçi bu misyonu ulusal veya uluslararası bazı hayırsever kuruluşlar üstlenmiş durumda. Kuşkusuz bunların acil yardım elini uzatması çok yararlı. Ama yetersiz.

“Acil yardım fonu” gerek
İdeal olan şey, Birleşmiş Milletler’in kendi bünyesinde, yardımları acil olarak yetiştirebilecek bir mekanizma -ve bunun için gerekli mali kaynakları- oluşturmasıdır. O zaman felaket bölgelerine ihtiyaç duyulan yardım zamanında erişebilir...
Aynı şeyi, yeni bir acil yardım fonunun oluşturulmasını, örneğin İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) gibi uluslararası kuruluşlardan da beklemek gerek. Pakistan’daki faciaya yardım elini uzatması gereken ilk kurum zengin üyeleri bulunan- İKÖ olmalıydı... Bunu yapmak için gene de geç değil...
Pakistan, bugün bağımsızlığa kavuşmasının 63. yıldönümünü kutluyor. Bu, mevcut koşullarda buruk bir yıldönümü olacak.
Şiddet, terör, siyasi kargaşa ile boğuşan “kardeş ülke”nin şimdi böyle bir felakete uğraması büyük talihsizlik. Onun şu anda dış ülkelerden sempatiden çok aktif, dış desteğe ihtiyacı var...